Sevgili Beyim dün yine her zamanki gibi muhteşem bir fikirle geldi eve.

Patlıcan, kabak, patates, havuç ve benzeri muhtelif sebzeleri rendelememi sonra da kıyma makinesinden geçirip köfte yapmamı söyledi bana.

“E iyi de bizim kıyma makinemiz yok ki” diye itiraz ettiğimde, “Onu da ben mi düşüneyim? Rendelediğin sebzeleri al bir kasaba götür, bu fiyatlarla kimsenin kıyma çektirdiği yok zaten. Hatta bizim sokaktaki kasap kıyma makinesini bir şirk’et’e kiraya vermiş, gizli evrakları parçalara ayırıp da yok etsinler diye” cevabını verdi; sustum.

Akşamın geri kalanını ithal anguslara, angut angut bakarak geçirdim.

Bir ara öyle kaptırmışım ki kendimi, “Angus kardeşim, hani siz gelecektiniz de piyasa düzelecekti, niye hala kan kusuyoruz biz?” diye sordum; “valla bize sorma, gel dediler geldik, git derler gideriz, böyle gelgit akıllıyız biz” dediler; ya da bana öyle geldi belki.

Ama gaz“et”elere bakıyorum da gündem çok başka…

Sadece sıcaktan değil açlıktan da gittikçe kuruyan hayatlarımızı “yaş” haberleriyle serinl“et”iyoruz…

Hepimiz istatistik uzmanı olmuşuz; referandumda kimin kısm“et”ine ne düşecek onu hesaplıyoruz…

Ev“et” deyin bize, Cenn“et”i sunalım size diyorlar bir yandan…

Aklı olan r“et” oyu verir, ancak böyle selam“et”e erir diye karşı çıkıyorlar diğer yandan…

Bu arada çoluğuma çocuğuma niy“et” bari yarım kilo et alayım isteyenler; bu ne cür“et” cevabını alıyorlar.

Hani sanki Başbakan ekonomik kriz bizi teğ“et” geçer elb“et” değil de; değ“et” demiş gibi “değerli” bir taş olmuş cüml“et”en yakıyor cebimizi…

Aslında şikay“et” hakkımız yok; zira “et”me bulma dünyası bu…

Yurdumun berek“et” fışkıran topraklarını; cehal“et”le bir bir tük“et”medik mi?

Büyükbaşların rant kavgasını sükun“et”le izlerken; küçükbaşlı keçimiz, koyunumuz, buzağımız boynu bükük terk“et”ti bizi…

Ormanlarımızı yaktık, yıktık ticar“et” için, sonra da doğanın gazabı karşısında Hikm“et”inden sual olunmaz dedik, kabul “et”tik başımıza gelenleri…

Can veren, aş veren toprağımıza ihan“et”imizin; bize sunulan nim“et”lere burun kıvıran kıym“et” bilmezliğimizin bedelini ödüyoruz aslında bugün hep birlikte…

Sonu gelmez zengin olma isteğimizin, “aman canım, 3 tane orman gitmiş, beş mera eksilmiş ne olacak ki?” diyen budalalığımızın diy“et”ini miras bırakıyoruz çocuklarımıza…

Kendinden başka hiç kimseyi umursamayan cahil cesar“et”imizin yol açtığı felak“et” bugün öyle büyüdü ki; mill“et”çe, ithal anguslardan med“et” umuyoruz artık…

Gelip de esar“et”imizinden bizi kurtarırlar zannediyoruz…

Koca koca binaları medeniy“et” zanneden; paradan keram“et” bekleyen bizler; bir de bakmışız ki olmayan eti var farz“et”meye başlamışız bugün…

Sonra da kızıyor, hayr“et” ediyoruz bu fiyatlara…

Ne diyeyim ki?

Allahım sen akıl fikir ihsan eyle şu kullarına, rehav”et”lerinden biraz olsun arındır ve bizi insan görünümlü angutlardan göz”et” diye dua “et”mekten başka?

10 Ağustos 2010