Sevgili Oğlum,

Sen hem anne hem de baba tarafından Denizlilisin.

Bugün her sabah “dedeee” diye koşarak gittiğin babam da; “bannnne” diye boynuna sarıldığın babaannen de babanın rahmetli babası da Denizlili.

Onların sayesinde ben hep gurur duydum Denizlili olmakla.

Çipil gözlü rahmetli dedemin engin hoşgörüsü, gönlü zenginliği, sevgisiyle dolu yoksul evinde geçirdim en güzel çocukluk dönemlerimi.

İnsan sevgisini de; büyüğe saygıyı da; taşın, toprağın bereketini de; aşımızı sadece komşularla değil sokaktaki kedi, köpekle paylaşmayı da orada öğrendim belki de…

Canım oğlum, senin adını aldığın rahmetli deden de Denizli’nin mert, efendi siyasetçilerindenmiş.

Ömrünü, karısını, çocuklarını memleketinin ardında tutan; kursağından beş kuruş haram lokma geçmeyen; o nedenle de çocuklarına, torunlarına saygın bir isimden başka miras bırakmamış bir siyasetçi.

Milletin “Vekili” olduğunu asla unutmamış, yeri geldiğinde parti başkanına bile diklenip, vekalet ettiklerinin haklarını korumuş bir Denizlili.

Meydanındaki şehrin simgesi, heybetli “horoz” gibi yürekli bir Denizli insanı…

Çünkü onların zamanında “edep, ahlak” mevkiden önce gelirmiş gün yüzlüm.

Ne milletine ne de karşı görüştekilere hakaret edilmezmiş.

Gündüz fikirlerini çatıştırdıkları siyasetçi dostlarıyla; yeri geldiğinde akşam kadehlerini tokuştururlarmış.

Birbirlerinin iyi gününü de kötü gününü de paylaşırlarmış.

Biliyorum belki de bütün bunlar sana masal gibi gelecek ileride bebeğim…

Tıpkı bugün bizlerin hissettiği gibi…

Ve belki de ondan hiç anlayamayacaksın bir Denizli Belediye Başkanı’nın muhal”efendi”likten bu derece yoksun oluşunu…

Yönettiği insanların önemli kısmının tercihi olan bir partinin Başkanına ne kelimelerle saldırdığını…

Siyas”et”in nasıl da bugün sadece hakar”et” olduğunu…

“Merttir, delikanlıdır, edeplidir” diye söz ettiğimiz Denizli insanını, bizleri nasıl da utandırdığını…

Ve ben sana öyle günlerde daha çok anlatacağım Rahmetli Dedeni, Rahmetli Dedemi…

İnsanların gittikçe kaybolan zeraf”et”ini sana öğretebilmek için daha çok sığınacağım onların mirasına…

Hatta bu dünyanın en eski “insan” fosilinin geçtiğimiz yıllarda Denizli’de bulunduğunu yani Denizli’deki “insanlığın” aslında 500 bin yıl önce başladığını anlatacağım sana…

Anlatacağım ki sadece figüran olarak izlediğimiz bu kötü senaryolarla değil, gerçek değerleriyle, gerçek “insan”larıyla tanı baba toprağını da ülkeni de…

Annen
24 Ağustos 2010