Yumurta oğlumun en sevdiği yiyecek, o nedenle bizde tüketimi oldukça fazladır.

Gerçi bu aralar marketten yumurta alırken kasadakiler bana potansiyel eylemci gözüyle bakmaya başladılar.

Ben de “vallahi ne menem bir amacım yok, sabah melemen yapacağım” diye cevap veriyorum gözlerimi masum masum kırpıştırarak.

E malum, domates çok pahalı, protestocular da yumurtaya yöneldi haliyle.

Yine de kötü düşünmemek gerek; sepet sepet yumurta sakın beni unutma mesajı vermek istemiş de olabilirler.

Aslında biz size kızmıyoruz demek için Unakıtan’ın oğlunun likit yumurtalarını da kullanabilirlerdi, neticede pazar payı artardı.

Ama tabii likit yumurtayı fırlatmak pek kolay olmasa gerek. Hortum kullansalar, görüyor musunuz bunlar yalnızca Ergenekoncu değil aynı zamanda hortumcu da diye ortalık ayağa kalkardı maazallah.

Neyse, öyle ya da böyle demokratik hak ve eleştirinin, birilerine bir şeyler fırlatmak demek olmadığını düşünüyorum aslında ben de.

Sözle, alkışla, ıslıkla yeri gelirse sessizlikle tepki göstermek daha etkili ve medeni bir yöntemdir bana göre.

Her kızdığımızda karşımızdakinin kafasına bir şeyler fırlatmak yerine; kafamızı üretmek için kullansak çok daha faydalı sonuçlar elde edebiliriz.

Ama aynı şekilde, protestoculara tekme tokat girişenleri de kabul etmem ya da anlayışla karşılamam mümkün değil.

Hele de kendisi Engin, aklı Yengin birilerinin “19 yaşında kız hamile olur muymuş, eğer öyleyse bile gösteride ne işi var?” gibi ifadelerini okuyunca sadece gülüyorum ağlanacak halimize.

Ancak beyninin içindeki loblar, dışı pişmiş içi çiğ kalmış rafadan yumurta kıvamında olanlar, çağdışı bir uygulamayı eleştirmekten korkup da konuyu böyle çarpıtabilir.

Neticede bu yumurta mevzusu her açıdan oldukça uzun bir süre tartışılır, orası kesin.

Ama bu arada başka birileri, tavuk yumurtasını aşmış da insanın yumurtalıklarına takmış kafayı bilesiniz.

Üstelik de engelli kız çocuklarının…

Herkes yumurta atılmalı mı atılmamalı mı, ceza verilmeli mi yoksa hoş görülmeli mi diye görüş belirtirken; Kocaeli Sosyal Hizmetler Kurulu’nun kadın üyesinin, “Tecavüze uğrayan zihinsel engelli kızlar kısırlaştırılsın” önerisine ve diğer iki kadın üyesinin buna destek vermesine ne demeli?

Yumurtaya can, Cana yumurta veren Yüce Rabbim, şu kullarından biraz aklı, vicdanı ne diye sakındın?

Engelli çocuklarımızı koruma altına alalım, toplumu bilinçlendirelim, onların şartlarını ve imkanlarını iyileştirilelim diye çalışmak yerine kısa yoldan kısırlaştırılalım ki tecavüze uğrarlarsa bile en azından çocuk sahibi olmasınlar…

El insaf!

Ben bir kadın olarak okurken utandım, onlar bunu önerirken ve savunurken nasıl utanmadı anlamıyorum.

Madem bu ülkede her türlü tuhaf, taraflı, insafsız öneriyi ve eleştiriyi yapmak mümkün ben de o zaman tecavüz eden erkeklerin “hadım edilmesi” önerisini getiriyorum.

Loblarım fazlasıyla ısındı ve katı yumurta kıvamına geldi zira…

11 Aralık 2010