Etiketler
Siz hangi Osman’ı takip ediyorsunuz?
Hangi Osman konusunda derin tartışmalar yürütüyorsunuz?
Gözü yaşlı, mutsuz, itilip kakılan Minik Osman mı ağlatıyor sizi?
Yoksa Koskoca “Osman”lı padişahını ne biçim gösteriyor diye kızanlardan mısınız?
Belki de “bir dönüm bostan, yan gel yat Osman” rahatlığında olanlardansınızdır.
Hani yer yerinden oynasa, dünya yıkılsa umursamayan; kendi çemberinin sınırları içinde, dünyanın merkezine kendisini koymuş huzurla yaşayıp gidenlerden…
Sizi bilmem ama benim kahramanım olan Osman 10 yaşında…
Ne bir dizi oyuncusu, ne de ünlü…
Henüz 10 yaşında “insanlığını” bir tokat gibi yüzüme çarpan Gaziantepli Osman benim kahramanım.
Karaciğer yetmezliği ile mücadele eden, bulunan uygun karaciğeri aynı hastalıktan muzdarip 7 yaşındaki kız kardeşine hiç düşünmeden bağışlayan cesur yürek…
“Ben dayanırım, kardeşime verin” diyerek sadece doktorları ve ailesini değil, haberi okuyan beni de ağlatan Osman.
Her şeyi olan ama “ciğersiz” insanların hırsına, doymak bilmezliğine, bencilliğine inat; olmayan “ciğeri” için hakkını önce kardeşine veren bedeni minik, gönlü ve ruhu kocaman Osman…
Siz hangi Osman’ı takip ediyorsunuz bilmiyorum.
Ama benim Osman’ım Gaziantepli bir Cesur Yürek…
Ve beni bir tek o Osman ilgilendiriyor.
Diziler ve suni gündemler içinde Öyle Bir Geçirirken Zamanı; gerçek Osmanların ne olacağını biri düşünsün diye umuyorum.
“Ağabeyimin hakkını aldım, onun da iyileşmesini istiyorum” diyen Esenegül’ü biri duysun diye dua ediyorum.
Bu ülkede her gün umutla organ bekleyen çocuklara, analara, babalara birileri yardım etsin diye ağlıyorum.
Hayat alkolden mi seksten mi ibarettir tartışmalarını bırakıp da önce bu çocuklara, bu insanlara “yaşanacak bir hayat” sunalım istiyorum.
Sizin Osman’ınız hangisi?
Yoksa bütün sanal Osmanları bırakıp da binlerce Osman için yapılan şu çağrıya el verir misiniz aklınızla ve gönlünüzle?
Gözlerimi; gün ışığını, bir bebeğin yüzünü, bir aşığın gözlerindeki sevgiyi görmemiş birine verin.
Kalbimi; kendi kalbi ona acı vermekten başka bir şey vermeyen birine verin
Böbreklerimi; haftadan haftaya yaşaması makineye bağlı olan birine verin.
Kemiklerimi alın ve sakat bir çocuğun yürümesinin yolunu bulun.
Eğer mutlaka bir şeyleri gömmeniz gerekiyorsa, hatalarımı, kusurlarımı, insanlara olan önyargılarımı gömün.
Günahlarımı şeytana, ruhumu Tanrıya verin…
Bugün hayatımın en önemli günü, 3 yıl önce bugün öğrenmiştim içimde bir can taşıdığımı… Bugün öğrenmiştim bana bir hediye verildiğini, bir bedenin ve bir ruhun emanet edildiğini… Hayatın benim için “neden ibaret” olacağını…
Ve belki de o yüzden bugün, her günden daha fazla düşünürüm “Can”ları için mücadele edenleri…
Hayat kimin için, neden ibarettir bilemem…
Ama bilirim ki binlerce insan için küçücük bir umut, sadece yaşama ve yaşatma umudundan ibarettir…
Bugün daha çok hatırlarım; hiç unutmayayım, hiç unutmayalım isterim…
31 Ocak 2011