Etiketler
Geçen gün bir araştırma okumuştum.
İnsanı en mutlu eden şeylerin başında “cebinde para bulması” yer alıyormuş.
Bu araştırmaya göre ben mutsuz ve hatta depresif bir insan sayılabilirim.
Çünkü cebimde para bulmak bir yana, genelde elimi cebime atınca var olduğunu sandığım paramın aslında hiç olmadığını görürüm.
Ne paralar gördüm, aslında yoktular misali…
O zaman da hissiyatım aynen “1 milyon dolar kaybetmiş Nihat Doğan” gibi olur.
Bizim ulu düşünce önderimiz “milyon dolarlık bebek” oyunculuk ödülüne adayken, slumdog milyoner gibi Hint Fakiri olmuş ya hani.
İşte aynen onun gibi benim de önce burnum titrer, sonra yaşlar süzülür usul usul; “ben bu parayı kendim için istemiyordum, yardım ettiğim insanlar vardı, onlar ne olacak?” diye ağlarım.
Bir anda cebinde para bulan bir kahramana ihtiyacım olur öyle durumlarda.
Ki aklıma ilk gelen isim de Ak“MAN” dır.
Kendisi 3 milyon dolara hisselerini sattığı şirketinin ismini bile hatırlamayacak kadar “maddiyata önem vermeyen” tanıdığım en tonton para babasıdır netekim.
Ben de hemen bağırırım, “mutsuzum AkMAN yetiş” diye…
Bilirim ki mutlaka yardıma gelir.
Yardımseverdir, kendini “hayır” işlerine adamıştır.
“Biz para vermiştik, yardım yapmıştık ne oldu” diye sorarlar “hayır yok öyle bir şey, ben bilmiyorum” der.
Yalnız aramızda kalsın, bir kötü huyu vardır, bazen “feneri nerede söndürdüğünü” de hatırlamaz, o zaman ara ki bulasın.
Yine de benim mutluluğumun kaynağıdır.
Hiç hatırlamadığım şirket hisselerim olacağı hayalimi perçinler.
Bir anda cebimde “3 milyon dolar” para bulma umudumu canlı tutar.
Bu depresyondan elbet bir gün benim de çıkacağımı gösteren bir “fener” gibi aydınlatır ruhumu.
İşte o nedenle, elimi cebime atıp da yine “unuttuğum” paraları bulamadığım anlarda hemen bağırırım:
Mutsuzum AkMAN yetiş…
Türkan Şanverdi Avcı
7 Kasım 2011