Etiketler

Aslında Fransız Hükümetini tebrik etmek gerek.

Zira “aksini söylemek bizim memlekette yassah hemşerim” demeseydi, yurt genelinde ve yavru ve dahi dost vatanlarda bu konuda böylesine bir toplumsal duyarlılık sergilememiz herhalde imkansızdı.

Nitekim biz “yasaklara” son derece duyarlı bir milletiz, lakin aksi yönde.

Terli terli gazoz içilmeyeceği yönündeki yasağı, muhtelif yollarla bertaraf etmeyi kavrayan zihnimiz, zamanla ve itinayla her yasağın çevresinden dolaşmayı öğrenir.

Elimizde değil; bir yasak söz konusu ise, ateşe sevdalı pervane böcekleri gibi çevresinde dolanmaya başlarız.

Çünkü biz hayatımızın her alanında yasaklarla mücadele etmiş bir milletiz.

Park edilmez alan boşsa, dörtlüleri yakar “aslında park etmedim, hemen döneceğim” mesajını veririz. Özürlülere ayrılmış bir yerse, görevliyi görünce hafiften “aksamaya” başlarız, yeter ki işimiz “aksamasın”.

Bir ambulans gördük mü hemen peşine takılırız, nasıl olsa ona yol açılır diye. Peşine takılacak bir ambulans yoksa emniyet şeridine girmekle kalmaz, önde yavaş giden araçları korna ve selektör ile uyarırız. (orası acil durum için, yavaş gidilmez tabii)

“Karıcığım yanlış anladın, biz çalışıyorduk” meali cümleleri, donla yakalanmış Şener Şen’in canlandırdığı film karakteri kadar rahat oynarız.

“Bak kocam, bunu ucuzluktan aldım” diye bir maaşlık kıyafetleri kakalarız.

“Ben okulu kırmadım, son ders öğretmen yoktu” laflarını sarf ederken en masum yüz ifademizi takınırız.

Gizli gizli dolap fareliği yapar, “ay su içsem yarıyor şekerim” diye dert yanarız.

“Ne banal şeyler izliyor bizim halk” diye söylenip, akşam çekirdek çitleyerek “Fatmagül’ün suçu ne” onu ararız.

“Damsız almıyoruz birader” diyen birine “arkadaşa bakıp çıkacağım” cevabını veren başka bir millet var mıdır merak ediyorum

Özetle, yasakları ya biz koyarız, ya da başkaları bizim adımıza…

Ortak olan tek şey şu ki, her koşulda onu çiğneriz…

Şimdi bu “Sar”kozy, geçmişimize sardı ve bize yasak koydu ya…

Her Türk bir şekilde bu yasağı çiğnemek için can atıyordur eminim.

Yumurta kapımızda omlet olana kadar kuluçkadan kalkmaya tenezzül etmeyen entellerimiz “efendim, bu devirde böyle yasakçı bir zihniyet olamaz, kınıyoruz, Fransa kendi tarihine baksın” diye açıklamalarda bulunur.

Muhterem dantellilerimiz de “aman bu şanel, artık çok banal, kesinlikle kullanmıyorum, bakalım seneye Christian ne diyor” şeklinde protesto eder.

Misal benim gündemimde de Ermeni meselesi hiç yer almıyordu ama şimdi Paris’e gidip “soykırım yoktur” diyesim geliyor.

Olur da 45bin avro para cezası alırsam beyime iki türlü savunma hazırladım:

“Bu elbiseyi ucuzluktan aldım sadece 45bin avro” ya da ““yanlış anladılar, bir arkadaşa bakıp çıkacaktım” diyeceğim.

Yani ey Sarkozy kardeşim, ayağını denk al, biz Türklerin “yassah” damarına bastın, sana tavsiyem, emniyet şeridinde dörtlüleri yakarak kaçman…

Zira Fransa bütçesindeki ve şahsi karizmandaki açığı, 45bin avro para cezası ile kapatamazsın.

Parası neyse verir, yasağı yine deleriz biz.

Ha eğer hapse atılmaksa mesele, milletçe zaten ona alışığız.

Arkadaşa bakar, çıkarız…

Türkan Şanverdi Avcı

24 Aralık 2011