Kelimelerimi kaybettim, hükümsüzdür.

Çünkü büyük çoğunluğu birilerinin, bir konunun tekeline girdi.

Örneğin geçen gün bitirdiğim bir proje için Sevgili Beyime “bu işten de alnımızın akıyla çıktık çok şükür” diyordum ki lafımı bitirmeden “kimi kızdırdın?” diye sordu. İyi bir şey yaptığımı anlatmaya çalışırken protesto edilmiş durumuna düştüm yani.

Zaten son zamanlarda “yumurta isteyen var mı” diye sorsam “tavada mı yoksa cekette mi?” yorumu geliyor ev halkından.

Bu aralar içinde çarşaf ya da liste geçen cümlelerden de uzak duruyorum.

Kapıdan çıkarken “Hayatım liste yaptım, unutma” diyince alışveriş listesi değil de CHP geliyor aklına doğrudan.

Ya da “çarşaf kirlenmiş” diyorum, temizliğe gelen Ayşe Hanım onu değiştirmek yerine işten çıkarılacağı, yerine başka bir kişinin geleceği korkusuna kapılıyor bir anda.

Benim aksime resmi evraklar konusunda son derece düzenli olan Sevgili Beyim “şu belgeyi gördün mü?” diye sorunca hemen bilgisayar başına koşup yoksa wikileaks’da yeni bir belge mi açıklanmış diye bakıyorum. Oysa sorduğu ya bir ödeme belgesi ya da kendi işiyle ilgili bir evrak.

Geçenlerde gittiğimiz bir restoranda bize gösterdikleri masayı beğenmeyip de itiraz eden arkadaşımız “çok dar be” diye eleştirince; yan masalardakilerin bizi darbeci sanıp kuşkuyla baktıklarını gördük.

“Hadi çıkalım, biraz yeşillik görelim” önerilerimize dostlarımız, “ne işimiz var şimdi bankada?” cevabını veriyorlar; akıllarına gelen ilk yeşil “dolar” nitekim.

Markete gidip “havuç var mı” diye soruyorum; “abla o çoktan raydan çıktı bilmiyor musun?” şeklinde dalga geçiyor manav.

Kendi adımı bile bir diziye kaptırdım.

Televizyonla arası iyi olmayan ama Türkan Saylan’ın hayatının anlatıldığı diziyi hiç kaçırmayan anneme “sen yakında Türkan’dan da sıkılırsın nasılsa” diyen babama nasıl bir bakış fırlattıysam artık, “kızım kafayı mı yedin, diziden bahsediyorum” diyerek güldü bana.

Etnik takı ve kıyafetlere ise hiç yaklaşamıyorum, ayrımcı sanacaklar endişesiyle.

Bir yerlerde kimliğimi göstermemi isteseler, ilk sorum “alt kimlik mi yoksa üst mü?”

Tamirciyi arayıp da “elektrik gelmiyor” arızası bildireceğim; “abla yanlış aradın galiba, ağabey ile aranızda sorun varsa aile danışmanına gidin” derler diye korkuyorum.

“Ya kardeşim bütün kelimeler kapıldıysa bizim suçumuz ne?” isyanımı da dile getiremiyorum, zira suç da Fatmagül’e tescillendi çoktan.

Gerçekten zor durumdayım anlayacağınız…

Sanki zaman makinesine bindim de Abdülhamid dönemine gittim.

Malum kelimeleri kullanmamak için çevresinden nasıl dolaşılır onu düşünüyorum.

Bir zamanlar Türkçeyi korumak için “otobüs yerine oturgaçlı götürgeç” benzeri kelimeler türetenlerin yaratıcı gücüne ihtiyacım var.

“Orantılı mı yoksa orantısız güç mü?” diye sormayın, fena olur…

17 Aralık 2010