Evlenirken, kan uyuşmazlığı ve AIDS gibi genetik ile ilgili testlerin hepsini uyguladılar bize ve sonuçları görmeden resmi işlemleri başlatmadılar.
Ki bence de, son derece önemli testler bunlar.
Ama diğer yandan, özellikle de çocuk sahibi olacaklar için “psikolojik” test gerektiğine de inanıyorum…
Bunu çok uzun zamandır düşünüyorum.
Lakin ne yalan söyleyeyim, iki aylık bebeğini 9 gün boyunca evde bırakıp da giden, hem anne hem de öğretmen şahıs (insan demeye dilim varmıyor) benim bu hissimi tetikledi hepten.
Aslında o da değil yalnızca…
Belki öz çocuğunu, daha 6 aylık bebeği, ağladığı için duvara çarpıp da zihinsel engelli olmasına yol açan ruh hastası babadır, öfkemin nedeni.
Kim bilir belki de sevgilisinin, minicik çocuğuna tecavüz etmesini ve o hayvanın yavruyu başka şerefsizlere pazarlamasını hoş gören annedir…
Küçücük çocukların uğradığı cinsel, fiziksel, psikolojik tacizlere sessiz kalan ana babalardır, yönetenlerdir…
Hey sen oradaki…
Ne olur, anla öfkemin nedenini…
Anla artık, mesele kaç çocuk yaptığın değil, onlara nasıl bir hayat sunduğun.
Genlerin sana imkan tanısa da, acaba psikolojin aynı olanakları sunuyor mu sana?
Anne baba ihmalkarlığı, egoistliği yüzünden ruhu zedelenmiş kaç yetişkin var aramızda, bilen var mı?
Kaç insan çocukluğunda yaşadığı travmalar yüzünden acı çekti ve bilerek ya da bilmeyerek, isteyerek ya da istemeyerek diğerlerinin canını acıttı biliyor muyuz?
Bunun testi, ölçümü ve sorgulaması yapıldı mı hiç?
Yoksa sadece, sonrasında, yani yaptıkları veya yapmadıkları ile mi değerlendirdik hep onları?
Kusura bakmayın ama genetik şartlara sahip olsa da, bir insanın dünyaya bir başka insan getirmeden önce “psikolojik yeterliliğe” sahip olması ve bunu belgeleyecek testlerden geçmesi gerektiğini düşünüyorum ben, kendi çapımda.
Üstelik sadece ebeveynlik de değil.
İçinde insan olan her türlü durum ve meslek için (örneğin doktorluk, polislik, öğretmenlik vs) psikolojik testin ve tıpkı kan testi gibi bilimsel verilere dayanan bir değerlendirmenin zorunlu olduğunun düşünüyorum.
İsterseniz psikopat deyin bana, kabulüm…
Zira son derece karamsar ve son derece şüpheciyim bu konuda…
Ve çünkü mesele insansa eğer, gelecekse eğer, gururla söylüyorum “psikopatım ben”…
orası öyle, ama halk arasında sonradan delirmek denilen, tramvaya bağlı psikolojinin bozulması gibi şeyleri göz ardı ediyorsunuz. lütfen siz de çaresiz bir insanı şeytanlaştıranlar furyasına katılmayın. aynı koşullarda nasıl tepki vereceğinizi asla bilemezsiniz.
Sevgili Senem Hanım, eleştirinizde haklısınız, çaresiz bir insanı şeytanlaştırmak acımasızlığı içinde olmaktan inanın ben de rahatsız olurum. Hatta çaresizlikten dolayı evlatlarından ayrılmak zorunda kalan anne babaları bile anlamaya çalışırım.
Ancak diğer yandan, hangi psikolojide olursa olsun, 2 aylık bebeğini ölüme terk etmek, ihanet sonucu doğan çocuğunu çamaşır sepetinde boğmak, öz evladının uğradığı tacize tecavüze şiddete göz yummak kabul etmekte zorlandığım şeyler. Benim derdim bununla.
Fiziksel olarak ana baba olmaya uygun olsa da psikolojik yeterliliğe de bakılması gerektiğini düşünüyorum bu yüzden.
Sevgi ve saygılarımla…
Güzel bir gözlem. Anlaşılabilir duygular. Lakin çözüm kısmı sıkıntılı. İnsanların üremesini yasalarla kısıtlama bence insan haklarını ihlale girer.
Haklısınız, ben bir uzman değilim, sadece hislerimi paylaşıyorum o yüzden. Sizin önerinizi dinlemekten mutluluk duyarım.
Çünkü gerçekten çok kafa yoruyorum bu konuya, toplumdaki şiddetin artmasının en önemli nedenlerden birinin aile içi şiddet ve travmalar olduğunu düşünüyorum.
Sevgi ve saygılarımla…
ben de uzman değilim valla. tabi çözülmesinin önemi konusunda hemfikiriz.