Sevgili Oğlum,
Bütün gün evimizin penceresinden dışarıda yağan karı izledik, Ankara yine beyazlara büründü.
Bilirsin, kar yağışını büyük bir coşkuyla karşılarız biz.
Kar eğlencedir, kartopu savaşı, kardan adam demektir.
Sıcak çikolata içerek, cama vuran kar tanelerini yakalama heyecanıdır.
Ama kar aynı zamanda acımasızdır bebeğim.
Evsiz insanların, sokaktaki hayvanların açlığıdır, titremesidir.
Sanki eksikmiş gibi, her köşe başında yaşanan trafik kazalarıdır.
Kar soğuktur, üşütür.
Biliyor musun?
Gençlerin üşüyüp üşümediğini tartışıyorlar bugünlerde.
Diyorlar ki, 19 Mayıs’ta üşüyorlarmış, ders çalışma heveslerini kaybediyorlarmış.
Bunu tartışanların ilk gençliklerini, “deli”kanlılıklarını çok geride bıraktığını sana söylemem gerek.
Moda tabirle “kemik yaşları” değil kastettiğim; ruhları yaşlı.
Çünkü öyle olmasa kanları deli akanların kolay üşümeyeceğini bilirlerdi.
Biz kışlık ceketten baharlık olana geçsek mi diye beklerken, Nisan ayında onların ceketleri attığını, hatta gömleklerinin düğmesini gevşettiğini bilirlerdi.
Çünkü okulu kırma, aşık olma, hayal kurma vaktidir bahar.
Ne zaman çok üşürler bilir misin gün yüzlüm?
Sevdiği ona yüz vermediğinde…
Saçma sapan sınavlara bütün hayatının bağlı olduğunu öğrendiğinde…
Uyunacak, gezilecek, “hakara makara” yapılacak her hafta sonu, sabahın köründe dershaneye, özel derse gitmek zorunda olduğunu bildiğinde…
Bütün çocuklarını ve gençliklerini uğruna harcadığı sınavlarda, ahlaksızca ve vicdansızca yapılan sahtekarlıkları gördüğünde…
O sınavların tamamını geçip de matah bir üniversite bitirse bile, iş kapıları birer birer yüzüne kapandığında…
“Bir baltaya sap olamadın” diye aşağılandığında…
Daha fenası okuma fırsatı bile bulamadığında, çocuk gelin, çocuk işçi olmaktan başka şans tanınmadığında…
İnsan yerine konulmadığında, söz hakkı verilmediğinde, “ne istersin gerçekten?” diye sorulmadığında…
İşte o zamanlarda üşür gençler…
Hem de öyle üşür ki, sadece onlar değil “en büyük genç nüfusa sahip olmakla övünen” ülkenin tümü samimiyetsizliğin gölgesinde tir tir titrer…
Annen
Türkan Şanverdi Avcı
15 Ocak 2012
anlayana tabi kaleminize sağlık
Teşekkür ederim, keşke gerçek sorunları anlasak…
Yine anlamli bir yazi.Size katiliyorum Türkan Hanim.Bununla beraber;kutlanan (ondokuz mayis,yirmiüc nisan,v.s. ) bu önemli günlerimizde,özellikle kizlarin neredeyse ciplak denilebilinecek sekilde giydirilerek (yada soyundurularak)kutlanilmasina hala bir anlam verebilmis degilim…Gencken adrenalin fazla geldigi icin üsümeyebilirler, gelisen hormonlari da bunu sorgulamalarina engel olabilir…Ama yetiskinler biraz sorgulasa fena olmaz derim ben.Yapilanlari sorgulamadikca,toplum olarak her yönden üsümeye mahkum kalinacaktir kanaatindeyim.Saygilarla…
Zaten yapilan da hep bu ya Türkan hanim.Birileri sürekli kadinlari soymaya, birileri de sürekli giydirmeye calisirken,birileri de bunun üzerinden cikar sagliyor,öyle yada böyle… Ama, neticede karar verenler yine kadinlar degil.
Ben diyorum ki;neden bu dediginiz tarihi ve kültürel hatirlatmalar,bir magazin dergisinde pozverme ve boy gösterme ucuzlugunda oluyor?BU tarihler ve kültürler soyunularak mi elde edildi?Kizlarimizin “Poposuna”bakarak mi bunlari hatilayacagiz yada hatirlatacagiz?Buna kimler karar veriyor?
Bu sorularimi gercekten samimiyetle soruyorum.
Bence her akli basinda ebeveynin de sorgulamasi gerekir bunu.Kimsenin dedigine bakarak degil,kendi hür akli ve vicdaniyla…
saygilarla…
Bir kelime eklemeye çalışıyordum yorumumun tamamı silindi, sizin cevabınız da havada kaldı o yüzden. Demiştim ki bir kadın olarak genç kızların kılık kıyafeti üzerinden yürütülen bir tartışmayı doğru ve samimi bulmuyorum. Ayrıca bilgi ve kültürün bu derece zayıf olduğu bir genç nesilde sembollere ihtiyacımız var. Özetle bunları demiştim. İkinci yorumunuzdan sonra şunu eklemek istiyorum, yöntemler tartışmaya açık olmalı elbette, ama bu tartışmanın tek öznesi genç kızlar mı? Diğer yandan, tıpkı erkeğe olduğu gibi kadına da insan olarak bakmamız gerekmez mı? Aksi halde “Mini etek giydiysen tecavüzü haketmişsin” kararını verenlerden ne farkımız kalır? Ya da alkol çevirmesine yakalanmamak için bazı kadınların bar çıkışında türban takması, insanları özellikle de kadınları sadece ve sadece dış görünüşüyle değerlendirme samimiyetsizliğimizden değil midir? Ve tüm bu ayrımcılığın nedeni de, o kadınları da erkekleri de yetiştiren biz kadınlar değil miyiz? Anlayacağınız benim de kafamda binlerce soru var, tıpkı sizin gibi. Ama sorularımızın yönleri farklı görünüyor, o nedenle bu tartışma epey uzar, ne dersiniz? :))))) sevgi ve saygılarımla….
Gençler daha da çook üşüyecekmiş gibi gözüküyor :/Şimdi düşünüyorum ben bir çocuk sahibi olursam ona neyin doğru olduğunu nasıl anlatacağım?Dürüstlüğün, iyi olmanın bir erdem olduğundan bahsedeceğim ona ama çevresindeki herkes o iyi olduğunda ona çelme takmaya çalışacak,yalan söyleyecek.Bir zaman sonra bu tip insanların başarılı olduğunu görecek. İkilemdeyim?!
Söylediklerinizin hiçbirinin formülü ya da reçetesi yok, hepimiz yaşıyor ve öğreniyoruz. Biz istediğimiz kadar doğruyu güzeli anlatmaya çalışalım, aynı kazıkları onlar da yiyecek 🙂
Kesinlikle size katiliyorum,noktasi noktasina bu yazdiginiz hususlarda.Amacim tartismak yada herhangi bir fikri kabullendirmek asla degil.Herzaman dedigim gibi;sizin gibi kalemi güclü, düsünüp sorgulayabilen insanlarin (özellikle kadinlarin)bu mevzularda daha genis saptamalar yapmasini bekliyorum sadece.Bu da benim bir kusurum belki de…:)
Bir taraftan yapilan yanlislari sorgularken,diger taraftan dogru olan alternatifleri de ihmal etmemek gerekmez mi?Ben sekil olarak,kizlarin yada kadinlarin giyimleri konusunda asla takintili degilim. Herkez kendisine yakisani giymeli ve yapmali…Herkezin kendi hür iradesi…
Eger bir insanin beyninde hasar varsa,siz burnunuzun ucunu dahi göstermeseniz,o kisi size zarar verecek bir yol bulur mutlaka,Yada insanlar bircok diger seyleri kendi islerine geldigi gibi kullanabilirler…Böyle örneklere bakip,dogrusunu asla bulamayiz…
Benim mantigim der ki;eger amac kültürel ve tarihi degerlerini korumak, yasatmak ve kutlamak ise,ona göre giyinilmesi gerekir.Kimse bana mini etegin,bacak ve popo göstermenin bunlari simgeledigine inandiramaz.Ayni sekilde, bunun tam tersi de gecerli…Bizim tarihimiz bu degil.
Saygi ve sevgilerle…
Sizin bir fikri kabul ettirme çabasında olmadığınızı ve tartışma nezaketinizi az çok anladım sanıyorum. 🙂 o nedenle aksini düşünmedim hiç.
Haklısınız daha çok tartışmalıyız ama samimi ve ön yargısız biçimde. Bu da en çok biz kadınların sorunu sanırım. Kadınlarla ilgili konularda (en başta da biz kadınların) hiç objektif olmadığını düşünüyorum.
Aslında “kadına bakış açısı” dünyanın her yerinde, her alanda tartışılması gereken ve uzun yıllardır tartışılan bir konu.
Öyle değil mi? 🙂
Sevgi ve saygılarımla…
“Aslında “kadına bakış açısı” dünyanın her yerinde, her alanda tartışılması gereken ve uzun yıllardır tartışılan bir konu.”
Cok dogru.Bu aciyi bir türlü ayarlayamadik.Sanirim pergelde bir hata var :))
Sevgilerle…
Doğru söze ne denir? 🙂 Pergel doğru olsa, tutan eller yanlış 🙂
Bu güzel yazı için öncelikle teşekkür ederim. Acaba rtük’ün Adile Naşit’i, Murat Boz’u sansürlenmesi hakkında yazı yazacak mısınız?
Ben yazmasına yazarım da kimse beni ciddiye almaz ki :))) sevgi ve saygılarımla…
Haklısınız.