Sevgili Oğlum,
Bugünlerde “dindar” gençlik tartışması sürüyor.
Birbirine düşman, okey oynarken dahi kafası kızıp da adam öldüren “kindar” gençlik çoktan unutuldu yani.
Açıkçası din konusunda benden öğrenebileceklerin sınırlı, zira babanın tabiriyle akidem bozuk benim.
Bu hususta sana öğretebileceğim sadece iki şey var: Allah inancının ve vicdanın dili, dini yoktur.
İçinde bu iki duygu varsa nerede olursan ol huzura erersin bana göre.
Benim dindarlığım bu kadar basit işte, inançtan ve vicdandan ibaret.
O nedenle dindarlıkla tinercilik arasındaki bağı sana kurmam mümkün değil.
Yani dinini bilmeyen tinerci mi olur, yoksa saygısız mı yargılamak haddim değil.
Çünkü bu durumda, çevremizdeki beş vakit namazında pek çok ahlaksızı açıklamakta zorlanırım.
Ama cehaletin ne olduğunu anlatabilirim sana.
Yaradan’ın ilk öğüdü olan “okumak”tan ne denli uzaklaşırsan o derece karanlığa mahkum olduğunu öğretebilirim.
Ondandır belki de bugün gazetede gördüğüm “Bir Japon yılda ortalama 25, bir İsviçreli yılda ortalama 10, bir Fransız yılda ortalama 7, bir Türk ise 10 yılda ancak 1 kitap okuyor” haberinin hiçbir önem teşkil etmemesi bizim için.
Tarihini okumaya tenezzül etmeyen, sadece televizyon dizilerinden ibaret sanan yerde ancak böyle saldırılır bütün dünyanın saygı duyduğu bir fikir önderine.
Peygamberinin öğretilerini dahi anlamaya vakit ayırmamışların içinde bu kadar kolay ekilir ırktan, dinden, dilden, renkten dolayı nifak tohumları.
Okumazsan sana sunulanla yetinmeye mahkumsun gün yüzlüm.
Aksi halde kimliğinden de inancından da korkarsın; ya da daha fenası onlar için cahil cesaretiyle ateşe atılırsın yanacağını bilen pervane böcekleri gibi.
O nedenle benim için eğer “dindar” bir genç olacaksan Yaradan’ın ilk öğüdünden başlayıp, okuyacaksın.
Var olmanın, var etmenin, hoşgörünün, barışın ve uzlaşmanın ne demek olduğunu anlayacaksın, hissedeceksin.
Başkalarının acısına da sevincine de yabancı kalmayacaksın, o kadar kolay ötekileştirmeyeceksin.
Ve işte o zaman, dini kullanana da kini kullanana da karşı güçlü ve manidar bakışlarla karşılık vereceksin.
Annen
Türkan Şanverdi Avcı
7 Şubat 2012
Gerçekten güzel bir yazı fakat “Oku” emrini yanlış algılamışsınız. Bizden istenilen kainatı okumamız, tefekkür etmemiz.
Tefekkür etmenin bir yolu da okumak değil mi sizce?
Bizim dışımızdakini anlamaya çalışmak, yarattığı şeyler üzerinde düşünmek ve bunlardan ibret almak için sadece gözlerimizle gördüklerimiz yeterli mi?
Onu kastetmiştim yazımda.
Ama bu yazıda ve her zaman dediğim gibi ben bu konuda alim değilim, inancım sadece benim hissettiklerim, benim algım.
Saygılarımla…
Üzgünüm, yanlış anlamış olabilirim. Bundan önce bir karikatür hakkında yazı yazmıştınız. Türk usulü üç maymun…
Onlara banzedim sanırım.
Söylediğim gibi yazımız çok güzel.
Estağfurullah, ben mutlu oluyorum eleştirilerden, çünkü çok şey öğreniyorum hepsinden.
Katkınız için teşekkür ederim 🙂
Bütün yazıları beğenilirmi bir insanın… Ben çok beğeniyorum sizin yazdıklarınızı çoğuna yorum yapmadığımın farkındayım, açıkçası rahatsız etmek istemiyorum öyle içten öyle samimi yazıyorsunuz ki ben yaptığım yorumla büyüyü bozacakmışım gibi hissediyorum .
Eleştirilerden mutlu olduğunuzu yazmışsınız ya işte ben de sizin bu yorumunuzdan cesaret aldım, sizin gibi insanların varlığı bana umut veriyor.
Çevremizde din ve inanç sömürüsü yapan insanlara ne güzel bir cevaptır ilk ayetimiz değil mi….
Sevgilerimle…
Çok çok teşekkür ederim, ne şahane şeyler yazmışsınız. Mahçup ettiniz beni ama çok da mutlu ettiniz 🙂 Tekrar teşekkür ederim inceliğiniz için.
Sevgiler…