Sevgili Oğlum,
Muhterem anan sana “aşk, sevgi, evlilik, güven ve benzeri” pek çok konuda sürekli ahkam kesiyor biliyorsun.
Bugün de hazır Sevgililer Günü, o bir mektup kaleme almadan önce davranayım sana yazayım istedim.
Bak evladım, aşkın özeti şudur: Tanrı dünyayı yarattı ve dinlendi, erkekleri yarattı ve dinlendi, kadınları yarattı ve o günden sonra ne Tanrı, ne dünya ne de erkekler bir daha dinlenemedi…
Kadın kısmı gözlerinin içine bakıp da, en sevimli haliyle: “Bir sen, bir ben bir de bebek yeter sevgilim” derse sakın ola ki inanmayasın.
“Bir sen” dediğinin içinde “romantizm, aşk, tutku, ilgi, şefkat, zenginlik, cazibe, karizma, entelektüellik, espri yeteneği, sosyallik, kariyer…” ve daha aklıma gelmeyen bir sürü meziyeti itinayla sığdırır. Hepsini de bekler “sen”den.
Buna karşılık “bir ben”in tek karşılığı vardır: Seninleyim ya daha ne istiyorsun?
Kızdığında “beni yalnız bırak” der, ama peşinden gitmezsen daha çok kızar.
Hayır derse bile tetikte olacaksın çünkü “hayır illaki hayır mı demektir, niye beni hiç anlamıyorsun” diye çıkışır.
O nedenle akıllı bir kadınla tartışırken galip gelmenin iki yolu vardır.
Ya hamam tası gibi üste çıkacaksın ya da hamam böceği gibi emin ve hızlı adımlarla olay mahallini terk edeceksin.
“Yetmez ama evet” kadınların felsefesidir.
O bir seviyorsa, sen beş sev ister.
Hep ilgi ister; çok ilgi gösterirsen de “of sıkıldım, her şey üstüme geliyor, neden bilmiyorum” bunalımına girer.
Çalışmayıp evde otursa “hiçbir işe yaramıyorum” diye üzülür; çalışırsa “ben de çalışıyorum, ne olur evde biraz yardım etsen, şu çocukla bari ilgilensen” diyerek sana kendini suçlu hissettirir.
Ki “bir de bebek” burada devreye giriyor.
“Sevgiler Günü, Doğum günü, Yılbaşı bunlar manasız şeyler şekerim, mühim olan aşkımız” der; ama bir bakarsın gazetelerin hediye ekleri evin her köşesinde tesadüfen karşına çıkmış.
Çaktırmadan seni sınava sokar “ne hoş kadın değil mi?” diye aniden sorar; gafil avlanma “ne kadını, hangi kadın?” diye salakça cevaplar ver.
Zira kadın kısmı için iki tür salaklık vardır: mevcut salaklık ve hissedilen salaklık.
Sen de asla hissedilen salaklığının mevcut salaklığından üstün olmasına izin verme.
Unutma, en ufak bir tereddüt dahi gözünden kaçmaz onların.
Çünkü kadınların bu dünyada tek rakibi vardır: diğer kadınlar…
Biz erkekler de bu ezeli rekabette birer figüran olduğumuzu kabul ettiğimiz sürece mutlu, mesut yaşarız.
Özetle, yorucu bir maratondur bu oğlum; çok çalışmalısın, antrenmanlı olmalısın.
En önemlisi de nefesini doğru kullanmayı öğrenmelisin.
Böylece gerektiğinde derin bir nefes alıp susacaksın; gerektiğinde nefesini tutup yine susacaksın.
Bütün bunları anladığında hele de seni yürekten seven bir kadın varsa hayatında; işte o zaman bu oyunun tadına varacak; gerçekten yaşadığını hissedeceksin.
Baban
14 Şubat 2012
(Kaleme Alan: Anan Türkan Şanverdi Avcı)
Türkan Hanim,
oglunuz, bütün bu mektuplarin neticesinde hayata ve kadinlara karsi bayagi antremanli olacaga benziyor .:))
Ben de “arada cocuklara birkac mektup yazip,gerektiginde e-mail adreslerine postalasam mi acaba?” diye düsünmeye basladim.:))
Biraz büyüdüler ya,sözle zor anlatabildigimi,harfle nasil anlatacagim…
Diger yandan; ben erkeklerin hayatin her alaninda basrolde olduklari kanaatindeyim.
Genelde,kenarda durup ortada bulunurlar…
Herzaman hamam tasi gibi üste cikamasalar da, hamam böcegi gibi kacmalari,Guinness rekorlar kitabina girebilecek kaabiliyette cogu zaman.:))
Ayni kaabiliyetle yakalanmalari da cok tabiidir elbette…
Her günün tüm canlilara sevgi getirmesi dilegiyle…
Sevgilerle…
Vallahi benimki de okur anlar olur mu bilemem? “Öfff anne ne çok konuşmuşsun” deme ihtimali de yüksek tabii 🙂
Erkekler konusunda da tam anlamıyla size katıldığımı söyleyemeyeceğim:)
Bana kalırsa onlar dünyanın merkezinde olduklarını düşünürken dünyanın kalanı kadınlar tarafından yönetilmekte 🙂
Neticede erkekleri hayata getiren de, yetiştiren de, seven de, deli eden de bizleriz bana göre.
Ahmet Altan bir zamanlar “bir erkeğin hayatta durduğu kat, kadının onu çıkardığı kattır” yazmıştı.
Gerçekten de çevremize baktığımızda hayatında ana, kardeş, eş, sevgili, dost olan bir kadının izlerini taşımayan hiçbir erkek yok… Bir erkek, sevmeyi de nefreti de, intikamı da merhameti de, cesareti de ürkekliği de yani insana dair tüm duyguları kadınlardan alıyor bence.
Tabii dediğim gibi benim kişisel görüşüm bu, ve her zaman olduğu gibi, doğruluğunu iddia etmiyorum sadece paylaşıyorum 🙂
Sevgilerimle…
İlerde çocuğunuzun vereceği cevaplardan biride böyle birşey olacaktır http://tescillidusuncelerim.wordpress.com/2012/02/21/anneler-haklidir-1/ 🙂
Bir anne olarak söylüyorum:
1) Anneler her zaman haklıdır
2) Annelerin haksız olduğu bazı durumlarda da birinci madde geçerlidir 🙂