Etiketler

Tatil köylerinde yabancı ülkelerden gelen turistlere inanılmaz ucuz fiyatlar uygulanır malumunuz.

Buna karşılık, yerli turistlerden aradaki zararı çıkarmaya çalışırcasına farkla yüksek rakamlar talep edilir.

Sırf bu nedenle Sevgili Beyime “şahane bir fikrim var, uçağa atlayıp yurtdışına gidelim, oradan da Antalya için tatil paketi alalım” önerisini yapmışlığım vardır.

Tabii kendileri her zaman olduğu gibi bu “dahiyane” önerimi asla ciddiye almadı.

Sanıyorum bu kültür, “misafiri el üstünde tutan” ananelerimiz, yani aslında anneannelerimizden bize miras kaldı.

Pek çoğumuzun çocukluk anılarında normal zamanlarda kapalı, lakin beklenmedik durumlara karşı her daim temiz tutulan misafir odası vardır.

Bizim çocukluğumuzda en şık örtüler misafirlere serilir, en güzel yemek takımları onlar için büfeden çıkarıldı.

Özetle, bizler “oturma” odasından, “misafir” salonuna kolay geçemeyen neslin etkisini taşıyoruz üzerimizde.

O nedenle sanıyorum ruhumuza işlemiş bu “ben kenarda köşede idare ederim, yeter ki misafire ayıp olmasın” mealindeki özverili tavır.

Şahsen ve de bilfiil bu kültürün bir parçası olmakla birlikte, isyankar ruhum yine de inat eder ve sor’iyem

Suriye’den gelen “misafirler” güneş kremi, prezervatif gibi “elzem” ihtiyaçları yok diye isyan çıkartırken; yurdum insanı deprem çadırında çoluk çocuğu ile öldüğünde sor’iyem.

Türk bayrağını indiren, yakan; polisimizi, askerimizi esir alanlara “kristal bardakları yanlışlıkla kıran, misafir çocuğu muamelesi” yapıldığından sor’iyem.

Misafir olsun da isterse “taş”tan olsun derken; Ramazan paketi dağıtılacakların bizden “yan”a olanlar ve olmayanlara göre ayrıldığını görünce sor’iyem.

Sınır kapısında teröristleri davul zurnayla karşılarken; bu topraklarda doğmuş, bu topraklarda üretmiş aydınlar, profesörler hiç yere ya mezarlara, ya kara zindanlara gönderildiği için sor’iyem.

Ülkeye giren hırlının hırsızın teröristin kim olduğuna bakmaz iken; Camide adamın “tip”ine bakıp da vip mi değil mi karar verilmesinden dolayı sor’iyem.

Esip gürleyip “Esad, Esaaaaad, seni dama atarız” diye “post”a koyarken; gencecik çocukların “post”alları tabutlarının yanında ana babalarına teslim edilirken sor’iyem.

Oturma odalarımızın kırık camlarından içeri giren ayazda titreşirken; bir misafir gelse de pırıl pırıl koltuklarda otursak diye kurduğumuz hayaller yüzünden sor’iyem.

İtibar görmek, insan yerine konmak, sahip çıkılmak için ille de “misafir” olmayalım be, diye direttiğimden sor’iyem.

Tamam, insan sevgisine “hayır”a, dayanışmaya hayır demiyorum.

Ama güzel kardeşim; bizler de her daim “oturma odasında” toplaşıp, sığışmayalım; ahir ömrümüzde, misafir olmadan da pırıl pırıl “salonda” keyifli, mutlu bir akşam geçirelim diye sor’iyem.

Olmadı, bir çıkıp öyle geri gelelim diye sor’iyem…

Yani, ellere var da bize yoh mu diye sor’iyem…

Türkan Şanverdi Avcı

25 Temmuz 2012