Bak “insan”oğlu, sana bir çift lafım var…

Sen ki fabrikalar, binalar, gökdelenler yapmışsın, büyük büyük paralar kazanmışsın…

Sen ki; kendinden başka kimseyi umursamadan benim geyiğimi, kaplumbağamı evsiz; balığımı ağacımı susuz bırakmışsın…

Sen ki; “yapmayın, etmeyin, felaketimiz olur” diyenlere kulağını tıkamışsın…

Sen ki; oturduğun evin bile nerede olduğuna bakmadan, ucuza aldım diye sevinmişsin.

Sen ki; denize de dereye de, ormana da dağa da, hayvana da havaya da kendinden az değer vermişsin; kendini en üste koymuşsun…

Sen mi büyüksün?

Ben büyüğüm ben, doğa…

Senin hepi topu 70-80 yıllık ömrüne karşılık ben yüzlerce, binlerce yıldır varım; var olmaya da devam edeceğim.

Anlatmaya çalışıyorum, anlamıyorsun…

Göstermeye çalışıyorum, görmüyorsun…

Bak güzel kardeşim, benim politikam, dinim, dilim, ırkım yoktur…

Sizin çıkarlarınız, hesaplarınız, kavgalarınız, öfkeleriniz beni zerre kadar ilgilendirmez.

Hayatta kalma ya da kalmama mücadelem vardır sadece…

Ve sen de “insan”oğlu aslında benim ufacık bir parçamsın, laf dinlemez, akıllanmaz, bencil, kibirli, şımarık parçam…

Hani sen kendini çok önemli görüyorsun ya; aslında bir arı, bir karınca, bir çiçek kadar faydan yok bu dünyaya…

Sadece insafsızca yakan, yıkan, tüketen, hor görensin…

Benim sistemim, dengem olmasa o koca koca binalarınla, tomar tomar paralarınla silinip gideceksin çok yakında yer yüzünden…

Ben yine var olurum, binlerce yıldır olduğum gibi…

Benim kuşlarım yine uçar, topraklarım yine yeşerir, nehirlerim yine akar denizlerimle kucaklaşır…

Peki ya sen?

Sen kendi yarattığın enkazın altından kalkabilir misin ben olmadan?

Belki hayatta olursun ama gerçekten nefes alabilir misin?

Huzurla yiyecek bir lokma bulabilir misin?

Belki çok ama çok zengin olursun ama ödemeye yeter mi onca paran çocuklarına bıraktığın vicdan borcunu?

Koskoca kainatta minicik bir parça dünya, koskoca dünyada minicik bir parça “insan”oğlu…

Sen kimsin?

Türkan Şanverdi Avcı