Yoruyorsun ülkem, yoruyorsun insanım…

İki yüzlülüğünle yoruyorsun…

Çünkü biliyoruz ki her bir damla gözyaşında bir “ama” saklı gerçekte.

Samimiyetle acı bile çekmiyorsun, utanmıyorsun, vicdanın sızlamıyor. Canına kastedilen çocuklara dahi önce “kimmiş” diye bakıyorsun.

Çıkarcılığınla yoruyorsun…

Kendini kurtarmaktan başka derdin yok aslında, dünya yansa ne, yeter ki sen sıyrıl.

Ayrımcılığınla yoruyorsun…

Karşındakine insan olarak bakmaktan acizsin… Sıfatlar olmadan sahiplenemiyorsun… Kadın mı, çocuk mu, güç mü, para mı, ırk mı, din mi bakıp ona göre tavır alıyorsun…

Egonla yoruyorsun…

Ne sorunlar ne de çözümler umurunda değil, yalnızca parlamak çabasındasın.

Hırsınla yoruyorsun…

Anlamak değil derdin, galip gelmek.

Vicdansızlığınla yoruyorsun…

Saygın da yok sevgin de.

Ahlaksızlığınla yoruyorsun…

Tüm değerlerimizin, inançlarımızın içini boşaltıyorsun.

Hoşgörüsüzlüğünle yoruyorsun…

Kendi tanımlarını, doğrularını, bakışını tek gerçek sanarak hepimize dayatmayı hak görüyorsun.

Hırsızlığınla yoruyorsun…

Yaşama, özgür olma, düşünme, fikir bildirme hakkımızı elimizden alıyorsun.

Sağırlığınla yoruyorsun…

Aklın, kalbin kapalı farklı her şeye, duymuyorsun…

En çok da cehaletinle yoruyorsun…

Çünkü farkında bile değilsin nasıl bir çıkmazda olduğunun.

Ve bütün bu yorgunluğun ağırlığını geleceğine nasıl yıktığının, çocuklarımıza nasıl bir enkaz bıraktığının…

Yoruyorsun ülkem, yoruyorsun insanım…