Sevgili Oğlum,

Yarın anneler günü…

Biliyorsun, seninle de konuşuyoruz sürekli, bu 2020 insanlara pek çok ders verdi, pek çok şey öğretti.

Sabrı, sadeliği, anlayışı, vicdanı, özlemeyi, beklemeyi, aileyi hatırlattı.

Durmayı, dinlemeyi öğretti…

“Hiç vaktim yok” ile geçen günler uzun aile ve arkadaş konuşmalarına dönüştü.

Uzaktan da olsa, sanal da olsa sevgiyi, desteği, paylaşmayı arttırdı.

Pek çoğumuzu makineden tekrar “insana” çevirdi.

Hırslarımızı, egolarımızı törpüledi yerine hayallerimizi koydu.

Annen olarak senden ne bu yılı, ne bu duyguları ne de anneler gününü asla unutmamanı istiyorum oğlum…

İstiyorum ki ben yanında olsam da olmasam da sen özellikle o gün, aklınla ve en çok da kalbinle düşün…

Ama yanlış anlama, beni ve bana sevgini düşünmen değil isteğim, çünkü bana baktığın her anda ben hissediyorum bunu ve şükrediyorum varlığına…

Bana hediyeler de alma sakın, istemem…

Ne isterim biliyor musun günyüzlüm?

İsterim ki “anneliği” yılın sadece bir haftası ya da günü, reklamlarla gözüne sokulan bir kavram olarak algılama asla.

İsterim ki düşün, evladından ayrı düşmüş, belki de yalnızca yıpranmış bir giysideki kokusuyla hasret gidermeye çalışan anaların da günü olduğunu aynı zamanda…

İmkanın varsa git yanlarında ol, dinle onları, gözlerinin içine bak, sarıp sarmalamaya çalış kederlerini…

Ya da düşün, ne kadar istese de bir türlü çocuk sahibi olamayanları…

Anlat onlara, sevgi “emektir”, sevmesini bilmektir asıl olan ve ne çok çocuk, hatta insan var sıcak bir sevgi özlemi çeken diye…

Düşün annesini yitirmiş olanları…

Bil ki, kaç yaşında olursa olsun çok zordur annesiz kalmak; en dalgalı denizde dahi sığınacak korunaklı bir limanın olduğu duygusunu yaşayamamak…

Yani isterim ki yalnızca “bakan” değil, gerçekten “gören” ol hayatın bizlere ne kadar süre ayrıldığını bilmediğimiz her gününde…

Sakın duyarsız kalma kendin dışındakilere…

Çünkü ancak o zaman değerini bilirsin sahip olduklarının…

Ve ancak o zaman anlayabilirsin aslında ne kadar değerli ve aynı zamanda da önemsiz olduğunu, çemberin merkezine yalnızca kendini koymaman gerektiğini…

O zaman beni dünyanın en mutlu, en şanslı annesi yaparsın oğlum…

Çünkü bilirim ki sığ sularda, bir “yum balığı” gibi kapamazsın gönlünü…

Suni değil, gerçek olursun…

Sevilmekten çok, sevmeyi bilirsin…

Anlatmaktan çok, anlamayı…

Göstermekten çok, görmeyi…

Yalnızca bir ömür geçirmez, gerçekten yaşarsın…

Benim gururum, umudum olursun daima…

Sana güveniyorum, inanıyorum oğlum…

Çünkü sen benim “Yiğit” oğlumsun, çünkü sana hep dediğim gibi “yiğit olan yürek taşır içinde!”

Ve isterim ki sen de sakın unutma, “içinde yürek taşımanın ne demek olduğunu!”

Sana tek öğüdüm, hatta vasiyetim budur…

Yıllanman değil, yaşamandır isteğim…

Bil ki, ömrümün yetip de göreceğim her yeni günde, her anneler gününde benim en büyük hediyem bu olacak…

Çünkü hayatın en büyük hediyesi SENsin aslında…

Ve ben, seninle zaten zenginim fazlasıyla…

Annen

Türkan Şanverdi Avcı