Etiketler

Oğlum henüz dört yaşında ama söyleyebilirim ki şimdiden dış politika uzmanı oldu.

Ne zaman beni kızdıracak bir şey yapsa ve ben de buna tepki göstersem, gözlerini masum masum (!) yüzüme dikiyor ve en sevimli haliyle “ama seni çok seviyorum anne” diyor.

Hani, “kusura bakmayın onlarca vatandaşınızı gemide vurduk, ama biz dostuz aslında” diyenler gibi.

Ya da “Türkiye’nin yeri AB’dir, biz sizi destekliyoruz” şeklinde açıklamalar yapanların bugün git yarın gel diyerek 50 yıldır bizi kapıdan çevirdikleri gibi.

İç politikaya da uyarlamak mümkün elbette.

Örnek mi?

“Biz barış istiyoruz, uzlaşma istiyoruz” diyenlerin sırtı silahlı teröristlere hayran hayran bakıp da sırtını sıvazlaması gibi.

Bizim cüce de işi çözmüş; bizi her kızdırdığında ya da üzdüğünde “sizi çok seviyorum” diye kocaman bir kucak açıp sarılıyor.

Ne yalan söyleyeyim, uzunca bir zaman yedik bu numarayı.

Tam kaşlarımızı çatmışken, bir anda içimizin yağı eridi, gözlerimizi devirip sanki biz hatalıymışız gibi üzüldük.

Sonra anladık ki bizi parmağında oynatıyor dört yaşındaki herif.

Üstelik sadece bununla da sınırlı değil dış politika uzmanlığı.

Cevabını bilemediği bir soru olduğunda, soruyu aynen tekrarlayarak karşılık veriyor.

“Oğlum, bu koltuğu neden mürekkepli kalemle boyadın? Neden boyadım?”

“Yavrucum, dvd çaların içinde oyuncak arabanın ne işi var? Ne işi var?”

Sevgili Beyim de çabuk kaptı bu taktikleri.

“Hayatım nerede kaldın bu saate kadar?” diyorum; cevabı hazır, “nerede kaldım?”.

“Canım, bu akşam bir yerlere gidelim mi?” diye sorunca da karşılığı “Seni çok seviyorum karıcığım”

Bir evde iki erkek varsa romantizm de böyle “politik” oluyor haliyle.

Gerçi hakkını yiyemem, Sevgili Beyim bizim cüceden önce de “Romantizm mi, o zaman insandan ne farkımız kalır?” yaklaşımını içtenlikle uygulardı.

Beraber duygusal film izleyelim dediğimde, seçtiği bütün filmlerin sonunda kadın ya ölür ya da terk eder zaten.

Geçenlerde “Karıcığım, ne kadar sorun yaşarsam yaşayayım senin varlığınla mutlu oluyorum” dedi bana.

“Ah canım, ne güzel bir iltifat bu” diye sarılınca her zamanki gibi erken hareket ettiğimi anladım.

Nitekim cümlenin gerisi aynen şöyleydi: “Çünkü senin yanında bütün sorunlar küçük kalır, evde beni daha büyüğünün beklediğini düşününce, beterin beteri var diye rahatlıyorum”.

Yani romantizm bizim evde pek de okunmayıp rafta bekleyen bir roman’dı eskiden beri, üstüne bir de matruşka bebeği gibi aynısından biri daha çıktı geldi, ben de bıraktım artık ipin ucunu.

Olsun beni seviyorlar ya, diyerek mutlu oluyorum mecburen.

Anlayacağınız çekirdek ailemizde “ev yapımı dış politika” uyguluyoruz.

Sırtımızı sıvazlayan, bizi aslında çok seven “dostlarımızı” izliyoruz her akşam çekirdek çitleyerek.

Müttefik bildiğimiz hakkımızda ne planlar kurmuş? Ne planlar kurmuş?

Birkaç Mehmet öldü diye Meclis toplanır mı? Toplanır mı?

Suriye işi ne olacak? Ne olacak?

Sorun mu?

Beterin beteri var canım, rahat olun…

Türkan Şanverdi Avcı
20 Ağustos 2012