Hayatımız “dizi” şekerim.

Ama bizim değil, Fatmagül’ün suçu hepsi.

Bir kere hala Bihter’in lanetini taşıyor o, Araf’ta kalmış bir Bihter izlenimi veriyor bize.

Kalk kocanı yeğeniyle aldat, sonra da sık kafana git.

Ne oldu?

İkinci yaşamında bir sürü haksızlığa maruz kaldın.

Sen Ednan’ı yaktın, başka zengin çocuklar seni, nişanlın evinizi…

Hepimizin ciğeri yandı izlerken, e hassas milletiz nitekim.

O zaman da aşk mı ihanet mi diye ikiye ayırmıştın bizi; şimdi de suçlu musun değil misin, kuyruk mu salladın yoksa zulme mi uğradın diye tartışıyoruz cemil cümlemiz.

Hatta işi abartıp vitrinine “tecavüz sahnesinde Fatmagül’ün üzerine dökülen içki geldi” diye yazan market sahiplerimiz bile çıkmış, el insaf…

Bence eski Behlül, yeni Sekiz gelsin seni kurtarsın. Hem Ednan Amcasına attığı kazıktan sıyrılsın hem de Ramiz Dayı’nın gözüne girsin.

Olmadı Yaprak Dökümü’ne transfer olur, döktüğün gül yapraklarını bir yeni sezonda daha güçlü çıkarırsın.

Ah Fatmagül…

Bir bilsen, senin mi yoksa Hülya’nın Fatmagül’ünün tecavüz sahnesi daha gerçekçiydi hararetle onu kıyaslıyoruz bizler.

Neyse ki hepimiz hem fikiriz, Bihter gibi seve seve de olsa, Fatmagül gibi kaderde varsa üzülmek neye yarar süzülmek durumunda da sen çok başarılıydın.

Töre yüzünden, berdel yüzünden gencecik yaşında kül olan kızlar hiçbir rolünün yaşadıkları kadar üzmüyor bizi.

İnternetten senin tecavüz sahnelerini indirip izleme rekorları kırarken; çocuklarımızın bilgisayar başında geçirdiği saatlerde vurdulu kırdılı oyunlarla nasıl vahşileştiğini bile böylesine umursamıyoruz.

Türkçeyi bozuyor bile diye yasak koyuyoruz dizilere de; çocuklarımızın insanlığını bozan oyunların satışına izin veriyoruz.

Tost kavgası yüzünden yumruklaşırken 14 yaşında ölen Mustafa’nın okulunda yapılan röportajda dövüş sahnelerinden çok etkilendikleri bir bilgisayar oyunu için 10 yaşındaki çocuk ne diyordu biliyor musun Fatmagül?

“Süper bir oyun, kafa göz girişiyorsunuz, adamları öldürüyorsunuz, çok seviyoruz, sakın yasaklanmasın!”

Okullarda öğrencilerin birbirlerinin üzerinde nasıl vahşice tepindiklerini, küçücük bebelerin diğer çocuklara nasıl tecavüz ettiğini bile düşünmüyoruz ki bizler Fatmagül ya da Bihter kadar ayrıntılı.

Kaybolan üç tane çocuğun “organ mafyası tarafından öldürülüp Fırat Nehri’ne atıldığı” haberleri üzerine bir muhabirin o çocuklardan birinin annesine “bu haber sizi umutlandırdı mı?” diye sormasını ve kadıncağızın “böyle bir haber insanı nasıl umutlandırır?” demesini dahi önemsemiyoruz senin namusun kadar.

Sadece sana değil; dizilere, dizi oyuncularına, o dizileri yayınlayan kanallara kızıyoruz da; böyle şuursuz insanları çalıştıran habercilere ses etmiyoruz.

Sevgili Fatmagül, üzülme… Çünkü senin yalnız bedenine tecavüz ettiler…

Bizimse insanlığımıza, ahlakımıza, mertliğimize…

Sen bizden çok daha iyi durumdasın yani…

Ve “Bizim Suçumuz Ne?” asıl onu tartışmamız gerek.

Üstelik her şey için çok geç olmadan…

Akıllanmak, benliğimizi kaplayan kötülükten kurtulmak için yeni bir sezon, yeni bir dizi beklemeden…

1 Ekim 2010