Etiketler
Ah Atam, yine Kasım’dayız, yine cümbür cemaat yastayız…
Eskiden senin resimlerini asardık her 10 Kasım’da, şimdi feysbuk profilimize yüklüyoruz fotoğraflarını…
“Ne düşünüyorsun” kısmına senin sözlerini yazıyoruz, özünü anlamaktan ne denli uzak olduğumuzun pişmanlığı ile…
Yine sana sığınıyoruz, gel de bizi kurtar diye beliyoruz.
Bak bu 10 Kasım’da iyice coştuk; sanki anma değil kutlama yapıyoruz.
Bir görsen, “10 Kasım’ı Anıtkabir’de kutluyoruz“ diye konuşan siyasetçiler duyuyoruz.
Seni anma, olmuş kutlama… Ne yaparsın, bizde böyle…
Ah be Atam, sen her şeyi verdin bize ama Millet olmayı öğretemedin ki…
Kendi hakkımız, kendi geleceğimiz için mücadele etmeyi öğrenemedik; peşine düşecek senin gibi bir lider arayışımız da ondandır.
“Benim naciz vücudum elbet toprak olacaktır” dedin ama biz hiç kavrayamadık senin bedenine değil, fikirlerine sahip çıkmamız gerektiğini.
Sandık ki okullarımıza, işyerlerimize resmini asınca, meydanlarımıza heykellerini dikince yapıyoruz üzerimize düşeni, bilemedik anarken nasıl kandığımızı…
“Sen kalk da ben yatam” diyerek alıştık, yattığımız yerde ağıtlar yakmaya…
Muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak için “izindeyiz” diye söz verdik; lakin “iznimiz” bitip de çalışmaya başlayamadığımızdan “münasip” bir medeniyetle yetiniyoruz hala.
“Ne mutlu Türküm” demekten korktuk da “Türkiyeli” diye bir kavramı savunduk…
Bir toplumun ancak kadınlar tarafından yoluna devam edeceğine inanan; Türkiye Cumhuriyeti’nin en büyük projesi “kadınlara” sahip çıkan; onlar yüzlerini cihana göstersinler ve gözleri ile cihanı dikkatle görebilsinler diye mücadele eden Senin bize nasıl bir aydınlığı “layık” gördüğünü anlayamadık, anlatamadık kendi çocuklarımıza dahi layıkıyla…
Laikliği inançsızlık, inancımızı çağ dışılık diye belledik…
Cumhuriyetin bekçisi olarak gördüğün gençlerimiz, yüzüne kapanan iş kapılarında bekçilik yaparken yitirdi umutlarını.
Eğittik ama öğretemedik onlara ne öz değerlerini, ne tarihini…
Geçmişinde de geleceğinde de bir başına bıraktık onları…
Ve kendi hatalarımızın, kendi cahilliğimizin bütün yükünü çocuklarımızın minicik omuzlarına yükledik.
Ah Atam…
Yine Kasım’dayız, yine yastayız…
Sadece yokluğunun değil, seni anlayamamış olmanın ağıtlarındayız…
Gel de bizi kurtar diye bekliyoruz beyhude…
Ve yine sana sığınıyoruz, yine yarınlarımız için yağmurlara karışmış gözyaşlarımızla titriyoruz buz gibi bir Kasım ayında…
8 Kasım 2012