Ben Başbakan’a hayranım…

Şaka değil, gerçekten hayranım…

Her işini kendi yapıyor.

İktidar da o muhalefet de.

Baktı ki ana muhalefet partisi kendiyle meşgul, “iş başa düştü yine” diyerek muhalefet liderliğini de üstleniyor.

Ne demiş dün?

“Bakın bunların içinde karacısı var denizcisi var. Şimdi bizim bu kadar fırkateynlerimiz gemilerimiz vesaire… Yani neredeyse komuta kademesinde oralara gönderilecek subayımız kalmıyor ya, böyle şey olmaz. TSK özellikle bu dönem içerisinde bana göre kendi demokratik parlamenter sistemiyle en uyumlu bir çizgiye gelmiş noktadır. Tabi eksikler yok mu? Var. Bu eksikler de peyderpey gideriliyor. Ancak zaman zaman yani bazı medya organları TSK’ya çok haksız yere saldırının içerisine giriyorlar. Bakın şu anda içeride yani 400’e yakın emekli muvazzaf subay astsubayımız var. Bunların hemen hemen ağırlıklı kısmı tutuklu. Ve mağdur veya şüpheli şeklinde zaman zaman çağrılanlar oluyor. Bir ara bir ajan meselesi çıktı. Şimdi hele hele çok daha ağır olanı, yani örgüt kurmaktan, örgüt elemanı olmaktan. Şimdi böyle bir şeyin delilleri kesinse ver hükmünü işi bitir. Ama elinde kesin hükümler yok da sen yüzlerce subayı astsubayı örgüt elemanı olarak veya örgüt kuran olarak hele hele Genelkurmay Başkanını kalkar da bu şekilde değerlendirirsen burası silahlı kuvvetlerin moral değerlerini alt üst eder. O zaman terörle nasıl mücadele edecek bu insanlar”

Şaka gibi değil mi?

Bir çeşit, “kendin yönet kendin muhalefet et” durumu.

Zira bakıyorsunuz duruma; TSK’ya saldıran kim?

Hükümete yakın basın…

Hepsini tutuklayıp hapse gönderen kim?

Başbakanımızın sıklıkla “göreve çağırdığı” yargı organları…

Bunu eleştirmesi gereken kim?

Ana muhalefet partisi…

Ana muhalefet partisi ne yapıyor?

Sürekli kendi içinde kavga ediyor…

E peki kim üstleniyor eleştirme görevini?

Hükümetin başı…

Yani şaşırmamak gerek bu duruma.

Zira, olunca muhalefet öyle dar, iktidar mecburen her işi yapar…

Hay sen çok yaşa Türkiyem…