Daha da gitmem bu kadar uzun…

15 günlüğüne gittik, ülkede 15 yıllık tarih yazıldı.

Elimizde telefonlar, bilgisayarlar Türkiye’deki gündemi takip etmeye çalışmaktan harap ve bitap düştük ailecek.

Elbette ben dönene kadar, yazılan yazıldı, konuşulan konuşuldu.

Kolluk kuvvetlerinin baskınını; Bakan çocuklarının, Genel Müdürlerin, işadamlarının hapishane maceralarını kaçırdık.

Kala kala, KolTuk kuvveti kaldı bana.

Hani, koltukta elinde tespihle yayılan komiser alındı ya pasif göreve, işte ondan bahsediyorum.

Nitekim hakkında methiyeler düzülen, başkentin göbeğine bizzat Belediye Başkanı tarafından “sizinle gurur duyuyoruz” diye pankartlar asılan kolluk kuvvetleri; baskın esansında koltuğa yayıldıkları için görevden alınıverdi bir anda.

Ki aynı kolluk kuvvetleridir ki; çoluğu çocuğu tekme tokat yerlerde sürükleyen, kızları tecavüzle tehdit eden, insanların gözüne plastik mermi sıkan, Ethem’i öldürdüğüne dair suçu kamera kayıtlarında yer almasına rağmen “online” ifadesine başvurulan, Ali İsmail’i ölümüne dövenler arasında yer alan ve bütün bunlara rağmen “destan yazdılar” diye ülkenin Başbakanı tarafından yere göğe sığdırılamayan.

Ne zaman ki bir Bakanın oğlunun ofisinde koltuğa yayıldı biri; gerçek koltuk sahipleri kükredi: “Bu ne terbiyesizliktir, gereği yapılır” diye ve yapıldı da nitekim.

Yanlış anlaşılmasın, görevi başında ciddiyetsiz ve saygısız davrananı savunmak değil amacım.

Tersine makamı ve görevi ne olursa olsun, herkesin en başta kendisine sonra da karşısındaki saygı göstermesi gerektiğine inanırım.

Ve aksi şekilde davrananın da hak ettiği cezayı almasını desteklerim.

Lakin kolluk kuvvetinin yanlışından çok, “koltuk kuvvetlerinin” tavrıdır beni üzen.

Koltuğa, yani iktidara sahip olanın her şekilde haklarını savunabilmesi; diğerlerinin ise kaderine razı olmak durumunda bırakılması çıkarıyor fena halde çileden.

Hani dedi ya Nazlıcan Özkan “Bakan çocukları baklava börekle beslenmiş tamam ama ben 15 yaşımdayken cebimden şeker çıktı diye beni niye soydunuz Metris cezaevi?” diye.

İşte buna itirazım…

En basit kolluk kuvvetinin adaleti için, koltuk kuvveti mi gerek mutlaka?

Bir dilim baklava çalan çocuğun hapse mahkum edildiği yurdumda, milyonları çalanların baklavadan dahi mahrum bırakılmamasına isyanım…

Koltuğa yerleşenlerin, koltuğa yayılanları mahkum ettiğini görmek kadar; koltuğu bile olmayanların aynı adalete sahip olması dileğim…

Çok mu?

Hayal mi?

Yoksa hayaldi, gerçek olur mu?