Offfff bir bilsen içim ne çok sıkılıyor oğlum…
Tıkanıyorum…
Kelimeler düğüm düğüm boğazımda…
Bir yanım hayallere inanırken, bir yanım merdivensiz kör kuyularda.
Oysa ben hep güzel hikayeler anlatmak istiyorum sana, umut dolu bir yaşam sermek istiyorum önüne.
Saçma sapan şeyler için dertlenmek istiyorum.
Seninle ilgili en büyük endişem okulun, işin, aşk acıların, gençlik isyanların olsun istiyorum…
Yapamıyorum, gün yüzlüm…
Yapamıyoruz…
Kendi ayıplarımıza, korkaklığımıza, bencilliğimize hapsediyoruz sizi…
Utançtan yüzünüze bakamayacak haldeyiz, susuyoruz…
Usandım…
Çünkü evladını yitiren bir annenin “Keşke Alişimi kurşunlasalardı, çok acı çekti oğlum” dediği bir ülkeyi anlatmak istemiyorum ben sana.
19 yaşında toprağa verdiği oğlundan çok; karanlıkta gizlenmiş katiller tarafından vahşice, insafsızca dövülerek, acılar içinde ölmüş olmasına döktüğü gözyaşı kahrediyor beni.
İş yükünü hafifletmek için “Çocuk tecavüzcüsü, tecavüz ettiği çocukla evlenirse dava düşer” cümlesinin değil dile getirilmesi, aklın ucundan geçirilmesinin dahi suç olarak görülmesini istiyorum bu topraklarda artık.
Artık yeter!
Çocukların bedenlerine, ruhlarına, geleceklerine tecavüz etmeyin!
Bırakın çocukları, bırakın bizi…
Bıktık!!!!
Aldığımız her nefesin, attığımız her kahkahanın, evladımıza sarıldığımız her anın yüreğimizde yük olmasından bıktık…
Utançtan bıktık, gözyaşından bıktık, korkudan bıktık…
Çekin ellerinizi çocuklarımızın üzerinden…
Bir parça olsun vicdan muhasebesi yapın…
“Keşke kurşunlasalardı” dedi bugün bir anne!
Ötesi var mı daha?