Yurdum insanı malum, duyarlıdır.

Son zamanlarda da bir sosyal sorumluluk kampanyasını pek benimsedi. Herkes kafasından aşağı bir kova su döküyor ALS hastalığı için.

Bağışlar ülke genelinde çok az ama olsun, eğlence bol. Hamam tası ile döken de var, su dökmek yerine buzlu rakı içen de…

Sosyal medya hesaplarında videolarını yayınlayıp, birbirlerine meydan okuyorlar.

Neticede ne eğlenilmesine karşıyım ne de bu kampanyaya.

Benim anlamadığım tek husus “meydan okuma” olayı.

Ya arkadaş, bir kova suyla mı meydan okuyorsunuz Türk halkına?

Hani belki elin Amerikalısı için büyük bir düellodur bu; lakin bizim “yaşıyor” olmamız bile bir meydan okuma güzel kardeşim.

Bakın gazetelere, haberlere.

Her hangi bir günde her hangi bir şey gelebilir başınıza.

Mesela, ailecek gittiğiniz piknikte tedbirsiz açılan baraj kapağı yüzünden sular altında kalabilirsiniz.

Diyelim ki kendi isteğinizle girdiniz suya, rahatlıkla boğulabilirsiniz, hatta kiraladığınız bisikletten de sizden de günlerce haber alınamayabilir.

Eski kocanız, sevgiliniz, platonik bir aşığınız tarafından sokak ortasında kurşunlanabilirsiniz.

Trafikte kavga ederseniz canınızdan olur en iyi ihtimalle sıkı bir dayak yiyebilirsiniz.

Kimseye bulaşmadan sakin sakin yolunuzda gitseniz bile kural ihlali yapan, ehliyetsiz belki de sarhoş bir sürücüye denk gelebilirsiniz.

Bindiğiniz otobüs yanabilir, bir duvara girebilir, minibüs dereye uçabilir.

Kavgayı ayırmaya çalışırken de bir düğünde eğlenirken de kör bir kurşuna hedef olabilirsiniz.

Yanınızda çalışan insanlar tarafından da ailenizin bir ferdi tarafından da bıçaklanıp, soyulabilirsiniz.

Emekli maaşınızı da, ilaç paranızı da, hatta tekerlekli sandalyeniz için toplanan şişe kapaklarını bile çaldırabilirsiniz.

Çalışırken bir demir kapıya sıkışabilir, ya da bir maden ocağının altında kalabilirsiniz. Üzerine bir de yerlerde tekmelenirsiniz.

Tersane de patlayabilir, inşaat da, kışla da…

Yanlış teşhis ve tedaviye maruz kalabilirsiniz. Elinizden gelen her şeyi, en doğru şekilde yapsanız dahi, sırf doktor olduğunuz için saldırıya uğrayabilirsiniz.

Oyun oynarken açık bir kuyuya düşebilirsiniz, okuldaysanız bir lavabonun bir direğin altında kalabilirsiniz.

Minicik bir çocuksanız bile kaçırılabilir, tecavüz edilebilir, öldürülebilirsiniz.

Kedi, köpek olsanız zaten zevk için kafanız ezilebilir, bacağınız kesilebilir.

Özetle sokakta, evde, işte, tatilde, bayramda, trende, otobüste, arabada, uykuda her an bir tehditle karşı karşıya gelebilirsiniz.

Üstelik tüm bunlar hayatın doğal akışı, Takdir-i ilahi kabul edilir ve hesap sorulmaya gerek duyulmaz, zaten bir süre sonra da hatırlanmazsınız.

Yani bunca meydan okuma ile karşı karşıya olan Türk halkı, bir kova buzlu su mu dökmekten korkacak?

Yaşamın kendisi bir “meydan okuma” iken bu ülkede…