Ben hayatta zorunlulukla yapılan şeylerin geçerliliğine inanmam.

Zorunlu derslerden de hiç keyif almadım hayatım boyunca.

Örneğin müziğe yeteneği sıfır olan, nota okuyamayan biri olarak zorunlu blok flüt dersi işkenceydi benim için. Kulağı var mı, hangi enstrümana yatkın demeden bütün sınıf koro halinde flüt çalmaya zorlandık.

Aynı şekilde öğrenciliğim boyunca fiziğe, kimyaya da zerre kadar ilgi duymadım.

Sorsanız bu zorunlu derslere dair hala en ufak bir bilgi yok kafamda.

Bugün tartıştığımız din dersleri de zorunluydu ve Arapça bilmediğim için maneviyatını anlamaktan uzak olduğum duaları ezberlemeye çalışmakla geçti.

Ancak aklım erince, okudukça ve sordukça algıladım, anladım, içselleştirdim.

Ama söylendiği gibi ne uyuşturucu müptelası oldum ne de terörist.

Kendi çapımda “iyi bir insan” olduğumu da söyleyebilirim hatta.

Çünkü benim “ahlak”tan anladığım, inanç olduğu kadar vicdandır.

Dua etmek, oruç tutmak kadar yalan söylememek, kul hakkı yememektir.

Değerlerine sahip çıkmak kadar, senden olmayanı da ötekileştirmemektir.

Örtünme hakkı kadar fikir bildirme hakkıdır; bu hakkın fişeklerle, sularla, kurşunlarla, bastırılmamasıdır.

Dilini, dinini, ırkını, fikrini alçak pusularla, suikastlarla ifade etmemektir.

Allah’ın adı ağzındayken, kafa kesmemek, minicik kız çocuklarına tecavüz etmemek, yakıp yıkmamaktır.

Masa başındaki menfaat hesaplaşmalarının sonucunda masum insanların üzerine, şehirlere, hastanelere bombalar yağdırmamaktır.

Sokak ortasında karını öldürmemek, çocuğunu öldüresiye dövmemektir.

Çalıp çırpıldığı alenen ortada iken azıcık olsun utanmaktır; 400 bin liralık alışverişi gözümüze sokmamak, televizyonlarda hala “kakara kikiri” yapmamaktır.

Yalanlarla iftiralarla onurlarını, yıllarını hatta ömürlerini çaldığınız insanların vebalini iki cihanda sırtında taşımaktır.

Para ve güç kadar, belki çok daha fazla doğaya saygı duymaktır.

Diktiğiniz gökdelenlerden, açtığınız madenlerden kazanacağınız para kadar “insan”a da değer vermektir.

Özetle oğluma, günyüzlüme hep öğütlediğim gibi, bana göre dini, inancı ne olursa olsun “içindeki vicdan insanın Tanrıya en yakın olduğu” noktadır.

Belki de bu nedenle zor olandır ve de “diğerlerine” sığınmak hep daha kolaydır…