Başkent’te oturmanın güzel yanları vardır.

Bir kere Devlet ve Diplomasi şehridir Ankara, haliyle siyasetten uzak olmak mümkün değildir burada.

Üç beş kişi bir araya geldik mi “suyunu çıkarana” kadar siyaset yaparız.

Ama bu aralar “su”yun siyasetini yapıyor Başkentliler.

Lakin ben çok kızıyorum bu tartışmalara, çünkü kadir kıymet bilmiyorlar efendim.

Neymiş?

Bakanlık “insani tüketime uygun değil” demiş…

Ne var bunda?

İşinize geldi mi hayvan hakları diye ayaklanıyorsunuz, kapınıza bir kap su koyun diyorsunuz. Al işte her yer “su” onlara.

İçinde demir, nitrat, alüminyum, arsenik, c. perfingens, enterokok, eschcrichia coli ve de koliform varmış.

Vallahi nankörsünüz, billahi nankörsünüz.

Demir var mı var?

E ne diye para vereceksin bu durumda ıspanağa, ete? “Su” içsen yarıyor işte.

Alüminyuma mı takıldın?

Doldur kazana, bir güzel tavanı tencereni kalayla, söylenip duracağına.

Arsenik desen ister böcek ilacı olarak kullan istersen duvar boyası.

Perfingens’i şarap markası, enterokok ve eschcrichia’ıyı Meksika yemeği diye havalı bir kafenin menüsüne koysunlar bak, ne kadar para veriyorsun.

Koliform zaten adı üstünde “form” tutmak için.

Çok amaçlı kamu hizmeti işte…

Yazık yazık…

Daha nasıl hizmet yapılır bir halka?

Yok efendim herkes hastanede imiş.

Yemeyeydin sokak simidini, soğanlı köfteleri güzel kardeşim.

Aman da rengi çamur gibiymiş.

Koy iki tane buz, misafirine sek viski ya da soğuk çay diye ikram et, onu da mı biz düşüneceğiz?

Banyodan çıkınca temizlenmek yerine kokuyorlarmış.

E doğal parfüm işte, emekli şehri burası, gidip de maaşı bir parfüme mi yatırsın?

Sorarım size, hangi şehirde var bu hizmet?

Ama illa itiraz edeceksiniz, illa beğenmeyeceksiniz.

Lümpensiniz kardeşim, arsenik lümpensiniz hem de…

Türkçe meali ile içinde bulunduğunuz toplumun kültürüne yabancı, sözde bilgili tutum ve davranışlarınızla iticisiniz yani…

Ekmek elden “su” gölden yaşıyor, yine de hiç kıymetini bilmiyorsunuz canım Başganımın…

Ayıp ayıp…