Çok uzun zamandır yazmıyorum, tembellikten ya da yazı konusu bulamamaktan değil tam tersi yorgunluk ve konu fazlalığından. Bir gündemi tam anlamıyla idrak edemeden, içselleştirip tedbir alamadan bir başka konuya geçiyoruz.
Ama madem göktaşı da geliyormuş, iki satır yazayım bari.
Corona Virüsünün, dünya üzerindeki sağlık, ekonomi, sosyal ve psikoloji anlamında etkileri, tahribatı ne yazık ki çok büyük oldu, olacak ve yıllarca hissedilecek.
Hepimiz günlerdir, hatta aylardır bu konuyu takip ettiğimiz için iyi kötü, doğru yanlış anlatılmayan fazla şey kalmamıştır diye düşünüyorum.
O nedenle, bizim corona ile imtihanımızdaki şahsi gözlemlerimi anlatayım.
Tüm dünyada olduğu gibi bizde de hem benzer hem de farklı durumlar söz konusu.
Herkes bizde de deli gibi markete koştu tabii. Ama bizim kolonya kalkanımız vardı. Hangi markete girseniz bayram evi gibi kolonya kokuyor. Biri kasada çakmak iyi yanıyor mu diye denese toptan havaya uçacağız. O kadar kolonyadan herkesin kafası da hafiften güzel, bir neşeler bir virüs esprileri, sosyal medya halt etmiş; geyiğin büyüğü marketlerde.
O kafayla ben de mesela 4 paket yeşil mercimek almışım yanlışlıkla. Eve gelince oğlum “anne bu ne ya sen yılda bir kere bile zor pişirirsin normalde” dedi bana da utandım. Artık komşuların tabağını boş gönderme derdim yok; mercimek dağıtıyorum.
Kolonya kafasından kurtulayım, en azından açık havadır diye pazara gittim; oranın kafası da başka güzel. “Elle seçme yasaklanmış” dedim; “Bakan mı bilecek biz mi bileceğiz? Elle seçmeden olur mu? Hem biz Türküz, bize bir şey olmaz” dedi adam bana.
İtalyanlar mesela günlerdir “gençlerin işi ciddiye almayıp da sokağa çıktığını, virüsün bu nedenle yayıldığını” anlatıyor; bizde ise gençler eve kapandı annelerine babalarına, dedelerine yalvarıyor “sokağa çıkmayın” diye. Sanırsın bunca yıldır, hepimizden intikam almak için beklemişler.
Maçlar iptal, bugün kuaförler de kapandı. Karısının yüzüne ilk defa ciddi anlamda bakan Türk erkeklerinin; evdeki kadının gerçek sarışın olmadığını anlaması an meselesi.
Dünyada sağlık çalışanlarına, en saygısız en kötü davranan, döven hatta öldüren ülkelerden biriyiz ama kıymetini bilemeyip de terk ettiğimiz sevgilimize seslenir gibi akşam 9’da balkondan serenat yapıyoruz. (Ki az bile yapılıyor, o ayrı. Tek dileğim kendi can dertleri bitince de kıymetini bilsinler o insanların)
Sadece sağlık çalışanlarımızın değil hayatımızın her noktasındaki insanların da kıymetini anlamaya başladık bence.
Korkudan eve geliş gidişleri durdurduk örneğin. Parasını veriyor diye kaba davrandığı, küçük gördüğü ablaların, teyzelerin ahı tutmuştur eminim şimdi elinde bezle evi dip bucak temizleyen kadınlara. Kapısının önüne koyduğu çöpün suyu akınca umursamayan “görevli temizlesin” diyen komşular sırayla apartmanlarını, asansör düğmelerini temizliyor.
Mangal ve piknikler yasaklandı diye hiç üzülemeyeceğim; ilk defa bir bahar ayında ağaçlarımız, ormanlarımız gün yüzü görsün.
Sosyalleşme bitti, yalnızlık başlıyor falan da değil. Kimi arasam telefonu dakikalarca meşgul; whats app grupları 7/24 çalışıyor. Hiç olmadığı kadar sosyal yurdum insanı; ben de dahil. Sanki sürekli youtube açıkmış gibi hissediyorum, “merhaba arkadaşlar…” kayıtları yüzünden. Telefonum artık mobil falan değil, bildiğin ev telefonu çünkü sürekli şarjda.
Şahsi olarak ben bir de Müge Anlı’ya dadandım ilaveten. Çekirdek gibi, bırakamıyorum bir türlü. İki haber arasında tekrarını açıyorum. Sokakta görsem yol vereceğim teyzelerin, amcaların “kanı ben temizlemedim” savunmalarını izliyorum. Daha da Türk dizilerine ne saçma senaryo dersem dilim kopsun.
Sevgili Beyim, “Bir metre az, durum çok ciddi” diyerek “bir oda” kuralına geçti. Minicik evde ayrı ayrı takılıyoruz. Bunca yıldır maç izlediğini ya 3 ya 5 kere görmüşümdür, maçlar iptal diye depresyonu bahane edip çıkmıyor odasından.
Oğlan desen ya sitenin bahçesinde arkadaşlarıyla ya da odasında, su yemek ve temel ihtiyaçları için bahşediyor gül cemalini.
Bir bizim köpek hep dibimde. O da “yağmur yok, çamur yok niye habire patilerimi sabunluyorsun kadın?” bakışıyla bakıyor bana.
Haber, sosyal medya, telefon, Müge Anlı, temizlik arası bir hayat sürüyorum evde.
Karanlık tarafa geçmem an meselesi.
Bu süreci evinde kitap okuyup, ödüllü filmleri izleyerek değerlendirenler karşısında “o kadar bilgilisin madem, peki sence kanı kim temizledi bil bakalım” şeklinde hazırlıyorum savunmamı.
Hakikaten Müge Abla ya, kanı kim temizledi?
Türkan Şanverdi Avcı
(Not: Durumun ciddiyeti ile ya da insanların yaşadığı acı ile dalga geçmek değil amacım. Herkes gibi ben de hem sevdiklerim, hem ülkem hem de dünya için sağlıklı ve yaşanılabilir, güzel bir dünya diliyorum)
Değerli Velim, Türkan hanim kaleminize sağlık…👏👏👏❤
Çok teşekkür ederim Hocam 😊😊 Uzaktan eğitim ile ilgili yazım da çok yakında 😆😆
Yemin ediyorum çok güldüm:)))
Sitenin canavarlı bir ismi olması bende erkek yazar çağrışımı yaptı. Okuyunca kadın (bayan) olduğunuzu anladım.
Teşekkürler yazı için…
Canavarlıkta yarışırız malum ;))) Ben teşekkür ederim beğeniniz için. Saygılarımla
İki soyadı taşıyan kadınlara dikkat etmek lazım. (Canavar anlamında) tehlikeli olabilirler….