Denizin üzerinde nefis bir Nisan güneşi var şu an.

Tam da 1 Nisan güneşi aslında ama hiçbirimizin birbirimizi şakalarla kandırma isteği yok, şakalaşmalarımız geyiklerimiz bile corona ile ilgili epeydir.

Çocuğumuz olsun olmasın, öğrenci olalım olmayalım hepimiz “uzaktan eğitim” sürecindeyiz.

Salonumuzda ekranların karşısında oturup Türkiye’ye ve dünyaya dikiyoruz gözlerimizi neler olup bittiğini öğrenmek için.

Sahile bakıyorum sıkıldığımda…

Kediler, köpekler sarmaş dolaş, sere serpe yayılmış çimlere baharın tadını çıkarıyor; biz evimizden izliyoruz.

Uzun yıllardır görmemiştim, balıkların sürü halinde deniz üzerinde toplanıp beslendiğini. İnsanlar el ayak çekince, balıklar sahile kadar yanaştı.

Sanki küçük bir köydeymişim gibi günün her saati kuşlar cıvıldıyor.

Ağaçlar, çiçekler rengarenk fışkırıyor.

Çöp kalmadı, egzoz sesi yok, hiç kimse sahilde şöyle bir arabayla turlayalım demiyor; işe giden de markete giden de bir an önce gideceği yere varma derdinde.

Geçen gün yağmur yağdı mesela ve ilk defa camlar çamur olmadı bir yağmur sonrası.

Koku bile azaldı sanki…

Buram buram bahar kokuyor.

Doğa özgürce yaşarken yeniden doğuşunu; kendini doğadan üstün gören, kibirli, egoist insanoğlu korkudan eve kapandı çünkü.

Ne askeri gücüyle, ne parasıyla, ne madenleriyle, ne petrolleriyle üstünlük sağlayamıyor bu kez.

Siyasetçi, zengin, ünlü, kariyer sahibi, çok eğitimli hatta prens olsan ne fark eder? Kimseden bir farkın ayrıcalığın yok, evinde kalmaya mahkum oldun herkes gibi.

“Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” diyemiyorsun; “Sen kimsin?” diye gözlerini kırpıştırarak bakıyorsun tanımadığın bu tehdide.

Planlar, stratejiler, entrikalar rafa kalktı; yıllarca yazdılar anlattılar anlamadın ama belki de ilk defa bugün “anı” yaşıyorsun.

Sarılmayı özlüyorsun, doya doya öpmeyi, kalabalık aile buluşmalarını, dostlarla vakit geçirmeyi, tatil planları yapmayı…

Hani diyorlar ya “doğa intikam alıyor insanoğlundan”; ben öyle düşünmüyorum.

Bence doğa intikam almıyor aslında ders veriyor insanoğluna.

Fabrikaların, bacaların, jetlerin, arabaların, silahların, nükleer santrallerin, petrollerinle kendini üstün sandın ama yanıldın.

Ufak bir toz zerreciğisin evrende; farkına varamadın.

Şimdi gözünle göremeyeceğin kadar küçük bir tehdit karşısında acizsin.

Sen endişenle, korkunla kendini evine kapatmış, sonunun ne olacağını bilmez bir belirsizlikle uğraşıyorsun; bu baharı geçirip yazı görebilecek misin emin değilsin.

Sağlını korusan ekonomini nasıl toparlayacaksın bilmiyorsun, aileni güvende tutsan sevdiğin birinin başına bir şey gelir mi diye endişeleniyorsun.

Sağlık, psikoloji, ekonomi her anlamda, her yönden kuşatıldın bu kez; işin içinden çıkamıyorsun insanoğlu.

Ben ise her bahar olduğu gibi yine ve yeniden doğuyorum ve sana inat gelecek bahar da yine doğacağımı biliyorum diyor.

Evet, doğa tüm renkleriyle canlanırken biz grilerimizle uzaktan izliyoruz.

Büyük, küçük, yaşlı genç tüm dünya, hepimiz “uzaktan eğitim” sürecindeyiz.

Bakalım bu son dersi dikkatle dinleyip sınavı geçebilecek miyiz, yoksa yüzyıllar boyunca olduğu gibi yine sınıfta mı kalacağız?

Gerçekten merak ediyorum…

Türkan Şanverdi Avcı