Etiketler

Bakıyorum da herkes pek kızıyor, neye?

Çünkü Olimpiyatlarda başarı sağlayamamışız.

Hatta yurdumun büyük düşünürü,  Vayvır Sir’i Nihat Doğan da konuyu eleştirmiş.

Zaten boy boylamaz, Doğan söylemez ise konu konu değildir zannımca.

Ben de tam kızıp “sosyal” tepkimi göstermeye niyetlendim ki, Türklerin tembellikte dünyanın 15. Ülkesi olduğu istatistikleri yayınlandı.

Buna göre, nüfusumuzun %56’sı hareketsizmiş.

Burada bir parantez açıyorum, yani nüfus profilimiz nedir?

İki kişiden biri iktidar partisine oy vermiş, diğeri tembel.

Haberi okuyunca dönüp Sevgili Beyime “ben hakkımı tembel olmaktan yana kullanıyorum, zaten sen de bana hep tembel dersin, demek ki sen diğer ikincisin” dedim.

Kapat parantez…

Şimdi böyle bir ülkeden Olimpiyatlarda altın madalya beklemek neyin nesi?

Bülbüle altın madalya önermişler, “ah yatağım” demiş…

“Abi ben bir koşup geleyim” diyene, “olum bi yat, ter atmak istiyorsan bir tavla atalım, ben seni terletirim” cevabını vermişiz.

Engelli koşudan anladığımız, kaldırıma park eden arabaları aşıp da yürüyebilmek güven içinde…

Kısa mesafe koşuculuğu da ceza yazmakta olan polise yetişip, “geldim, geldim” demekten ibaret…

Ata sporumuz “cirit atma”, evde “terlik fırlatma” halinde devam ediyor.

Karateyi, evimizde sokakta kendimizi korumak amaçlı öğrenmişiz.

Üç tarafımız denizlerle çevrili diye övünüp, şehrin ortasında sel sularında boğulmaya mahkum olmuşuz.

Artistik atlama performansımız, falezlerden denize çakılma ile sınırlı…

Top deyince aklımıza sadece lig tivi aboneliği gelir olmuş.

Boks mu?

O da evde karı koca kavgası halinde sürüyor, genelde de kocanın karısını kum torbası niyetine kullanması şeklinde…

Market torbalarımız ağır olsa, bir ihtimal, ağırlık kaldırmada yarışacağız lakin onlar da yükte hafif, pahada ağır durumda.

Gerçi, ne yalan söyleyeyim ben bir tek bu alanda ümitliyim.

Nitekim sırtlarında kendilerinin 10 katı ağırlıkta ders kitabı taşıyan çocuklarımız var.

Çok değil 10-15 sene sonra bu çocuklar sayesinde, “ağırlık kaldırmada” rekor kırmazsak ne olayım…

Türkan Şanverdi Avcı

6 Ağustos 2012