Etiketler
Biz çocukken, saçma sapan laflarımız vardı.
Örneğin, o dönem çok moda olan Amerikan bilim kurgu filmlerinin efsane klişesi olan “Houston, we have a problem” (Houston, bir sorunumuz var) dilimize yerleşmişti.
Gerçi ben babama “hayırdır Houston, bir problem mi var” diye sorduğumda, fırlattığı terlikten zor kaçardım.
Ya da bir konu hakkında konuşurken, karşımızdakinin konudan bihaber olduğunu anlayınca “Mars’ta mı yaşıyorsun sen?” derdik.
Şimdi ise Mars’a iniş yaptılar.
Artık Mars da uzak değil yani.
Lakin bakıyorum da, hala “uzak” olanlar var.
Milli Savunma Bakanımız “şehit cenazesinde” demiş ki, “terörle mücadele iyi gidiyor”
Hep söylerim, benim ayküm 1, ki bu da derin bir düşünce yapısına sahip olmaktan ziyade nefes almak, yemek gibi yaşamsal ihtiyaçlarımı gidermeye yetiyor ancak.
Bu nedenle, tam da 8 şehit haberinin ertesinde bunu okuyunca, “ne iyi gidiyormuş” diye sordum Sevgili Beyime.
Sevgili Beyim, “karıcım, bak kafanda başka bir şey olduğu için yegane aykünü tükettin yine, önce nefes al” cevabını verdi bana da, “boğulmaktan” kurtuldum.
Bakanımız “Terörle uğraşanların bu yolda alacakları hiçbir mesafe yoktur” da diye eklemiş.
Haklı, artık “sınırın ötesi berisi yok”, haliyle mesafeler de ortadan kalktı.
Biz AB ile Şengen anlaşması yapalım diye beklerken, kendi sınırlarımız “hepten” açılmış da haberimiz yok.
Sınırı bilmem de, sinirimizin ötesi berisi kalmadı.
Haber izlemeye, gazete okumaya korkar hale geldik milletçe.
Ama “mücadele iyi gidiyormuş”.
Diyeceğim o ki, Amerikalılar boşa masraf etmiş yine, kalkıp Mars’a kadar gitmelerine gerek yoktu.
20’li yaşlarımda tek derdim, üniversiteyi bitirip, bir an önce hayata atılmaktı.
Bugün 20’li yaşlardaki çocukların tek derdi, “kendi topraklarımızda” hayatta kalabilmek…
Anneler, babalar, çoluk çocuk burada bağırıyor, ağlıyoruz “Ankara, we have a problem” diye, ama kimse duymuyor.
Çünkü sadece “bir günlük gazete manşeti” kadar yakınlar bize ancak.
Türkan Şanverdi Avcı
7 Ağustos 2012
Yıllar geçtikçe iyiye gitmek yerine daha da kötüye gidiyor ülkemizde herşey. Haber izlemek istemiyoruz artık. Ankara da sadece işine geleni duyuyor!!
Ben de haber izlemek istemiyorum Çiğdem Hanım, ama hep diyorum ya vazgeçme, pes etme lüksüne sahip değiliz.
Karanlığı aydınlatan her zaman büyük bir ateş değildir, zifiri karanlıkta bazen tek bir “ateş böceği” bile yol gösterir bize.
Çocuklarımız, kendimiz için çaba göstermekten, doğruyu iyiyi güzeli en önemlisi vicdanı anlatmaktan başka çaremiz yok.
Sevgi ve saygılarımla…
Aslına bakarsanız masa başında kısa vadeli çözümler üretmek yerine, uzun vadeli çözümlere olanak sağlayacak genç beyinleri farkedebilsek çok daha iyi olacak herşey ama…
Haklısınız Çağrı Bey ama nasıl olacak? Genç beyinler ya umutsuz ya da ilgisiz ne yazık ki…