Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, pireler berber, develer tellal iken, ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken…
Uzak ülkelerden birinde, bir gün işler fena halde karışmış…
Ülkeyi yönetenlerin karışık işlere bulaştığı riv’ayet edilmiş, üstelik de ortada dönen paralar insanın aklını yerinden oynatacak büyüklükteymiş.
“Ş’ayet doğruysa” diye bile tartışmaya kalmadan belgeler, bilgiler dökülmeye başlamış ortalığa…
Nitekim bunu iddia eden para’razziler üşenmemiş, hepsini kaydetmiş, görüntülemiş ve servis etmiş…
Ama ne servis?
Ülkede yaşayan ve bunları gün be gün takip eden halk, bir şey kaçırmamak için bitap düşmüş gecelerce, resmen hepsi tape’graf olmuş.
Haliyle, diğer yöneticiler hemen konuyla ilgili fezleke hazırlamışlar…
Ve fakaaaaaaat, bu fezleke, bildiğiniz mezdeke muamelesi görmüş.
Yarısını gösterip, yarısını kapatarak, güle oynaya yoluna devam etmiş herkes…
Halk ne yapsın?
Yine dere “tape” yollara düşmüş…
Bu arada, bahsettiğimiz bu ülke dine, inanca son derece bağlı ve de saygılıymış.
Öyle ki bir gün ülkede, bazı sütü bozukların, olur olmadık yerlerde içki içtiği riv’ayet edildiğinde yer yerinden oynamış…
Bunun mümkün olamayacağına asla itibar edilmemiş, aksini söyleyenler uzak diyarlara sürülmüş…
Ama gerçek olduğu hiçbir zaman ispatlanamamış…
Sonra bir gün, bambaşka bir şey çıkmış ortaya…
Dine bağlı bir başka yönetici, meğer internet sayesinde hid’ayete ermekteymiş…
Herkes ama herkes şaşırmış, hatta kızmış! Bir tek o yönetici hariç, çünkü o bunun gerçek olmadığını savunmuş…
Anlayacağınız, gerçek olmayanın belgelenmeden savunulduğu, gerçek olanın belgelere rağmen reddedildiği ilginç bir ülkeymiş burası…
Masalın sonunda ne mi olmuş?
Hala bilmiyoruz, çünkü sonu yazılmadı daha bu masalın…
Yine de umuyoruz ki, o ülkenin güzel, dürüst, ahlaklı ve inançlı insanları yazsın bu masalın devamını…
Hak ettikleri şekilde yaşasınlar nih’ayet…