Etiketler
Oğlumun doğum günü münasebetiyle 3-4 günlük bir kaçamak yaptık, asrın davasını kaçırdık.
Ben dönene kadar herkes, her detayı konuştu bitti.
Eski ve yeni siyasetçiler, eski paşalar, köşe yazarları, televizyoncular, iktidar, muhalefet, cezaya çarptırılanlar ve yakınları, bilim adamları, hukukçular, sanatçılar, futbolcular yani neredeyse tüm kanaat önderleri davayı yorumladılar.
Zaten millet olarak en sevdiğimiz şey; konuşmak.
Konu ister magazin olsun ister siyaset, ister milli maç ister Balyoz; hepimiz fikir beyan etmeye ba(yı)lıyoz.
Diğer yandan, 3 günde vatan millet kurtarıp, dördüncü gün yönümüzü Kuzey Güney’e çevirmek de en büyük meziyetimiz herhalde.
Tabii o 3 gündeki hak, hukuk, adalet arama yöntemimiz tamamen sanal, yani oturduğumuz yerden sosyal profilimize iki bayrak, üç mesaj tamamdır.
“Allah Allah, Allah Allah” diye koşturup; “Allah Allah? Allah Allah?” diye şaşkınlık içinde geri dönüşümüz de ondandır, her daim.
Neyse dağıtmayayım konuyu.
Dedim ya, Balyoz davası konusunu kaçırdım ne yazık ki.
Ne yapsam ne etsem derken, İçişleri Bakanımız yine Şahin gibi yetişti imdadıma.
Çok şükür ki, “iyi haberler de varmış bu ülkede” dedirtti bana.
Biber gazımızın “organik” olmasından sonraki en sevindirici haberi aldım bugün.
Kolay taşınabilir ve her an ulaşılabilir, 6 bin adet fonksiyonel demir cop haberi, nihayet güldürdü yüzümü.
Zaten en büyük sorunumuz, polisimizin coplarının “yeterince fonksiyonel” olmamasıydı, nitekim sırf bu nedenle boş yere tekme ve tokatlarını harcamakta idiler.
Ki ileri demokrasinin iki ayrılmaz parçası olan biber gazı ve cop arasındaki eşitsizlik de böylece giderilmiş oldu.
Ses efekti ve görüntüsüyle saldırganı caydırıcı bir özelliğe sahip coplarımız, sorun ortadan kalktıktan sonra kapatılmak suretiyle tahrik unsurunun önüne de geçebiliyormuş vallahi.
Artık hiç sorunumuz kalmadı.
Eski yönetimler ve darbelerle hesaplaşma dönemi de en yüksek mertebesine ulaştı böylece.
“Cop cop diyorsunuz, hangi coplarla kardeşim? Asıl biz ördük yurdun dört bir yanını demir coplarla”
24 Eylül 2012