Bugün kadınlar günü…
Ben bir kadınım!
Üstelik de “evli barklı, çoluklu çocuklu” bir kadınım, yani az çok anlarım aile ne demek, çocuk ne demek!
Günyüzlüm derim ona, gül değil…
Benim günüm O’dur çünkü ve O varsa yanımda, gecenin en karanlık anı bile “ışık”tır bana.
Kokusunu içine çekmek, “anne” diye sarıldığı her gün ne kadar “zengin” olduğumu hissetmek nedir, bilirim.
Evladı “korumak” nasıl bir içgüdüdür anlarım…
Uykusunda onu izler, güzel günler görsün diye dua ederim.
Oğlum daha 5 yaşında, o yüzden erken kalkıyor ve ben her sabah “oğlum biraz daha uyu ne olur ya” diye yalvarıyorum ona.
Bugün kadınlar günü…
Emek diyorlar, ailenin temeli diyorlar, analarımız diyorlar…
Orada bir kadın var, bir sabah ekmek almaya gönderdi evladını.
Ve o gün “uyudu” çocuk!
Günlerdir, aylardır “Uyan oğlum” diye yalvarıyor ama uyanmıyor bir türlü…
Bir yaz, bir sonbahar, bir kış bitti, bir bahar geldi neredeyse, okullar açıldı, doğum günü geçti; uyanmadı hala çocuk…
Öyle derin bir uykuya yattı ki sanki bekliyor; çocuklara mermilerin gazların değil topların, oyuncakların atıldığı bir ülkeye uyanmayı.
Açmayacak sanki bütün çocuklar güvenle ve gülümseyerek bakana kadar, gözlerini…
Kirimiz pisimizden uzak, güzel rüyalar içinde kalmak istiyor belki de ve bizler arınana dek uyanmamak…
Analığın, evladın kıymetinden dem vuranlar “öteki” evlatlara da aynı samimiyetle saygı duyana kadar kimse uyandırmasın istiyor belki…
Bugün kadınlar günü…
Emek diyorlar, ailenin temeli diyorlar, analarımız diyorlar…
Ama orada bir kadın var ki günlerdir, aylardır “Kalk oğlum” diye yalvarıyor ve uyanmıyor bir türlü çocuk.
Dönüp de yüzüne bakacak, tek söz edecek cesareti bulamıyorlar!
Af dileyemiyorlar…
“Kalk artık Berkin, geç kalıyorsun hayata” diye sarsmak istiyorum onu…
Ama inadına uyuyor çocuk…
Karabasanlarla dolu günlerimizin aksine, güzel rüyalarla belki de…