Bu seneki Kadınlar Günü de yurt genelinde coşkuyla kutlandı çok şükür.
Hepimiz sosyal medya hesaplarımızda özlü sözler yayınladık.
Tabii büyük usta Nazım’ın sözlerine de atıfta bulunarak, kadınımızın yerinin soframızda öküzümüzden sonra geldiğini unutmadık.
Kadınlara yönelik ürünler satanlar ve çiçekçiler büyük promosyonlar düzenledi.
Devlet büyükleri günün anlamına ilişkin mesajlarını paylaştı.
Erkek sanatçılar her yıl olduğu gibi şiddete dikkat çekti.
Kadına şiddete son yürüyüşleri düzenlendi.
Bu esnada ülkemizin farklı yerlerinde birkaç kadın öldürüldü, pek çoğu dövüldü.
Daha gerçekçi olan bir il Başkanı, kadınların nasıl olsa dövüleceğini bildiği için “bari hafifçe yapın” diye açıklamıştı zaten.
Tabii bizim gibi fesatlardan tepki görünce “yanlış anlaşıldım” demeyi ihmal etmedi.
Penguen Dergisi “Ben kutlamam, beyim kutlar” diye enfes bir “kapak” yaptı hepimize.
Başbakan, kadınların mevcut vaziyetine ilişkin görüş ve çözüm önerilerini açıklarken, vasiyetini de bildirdi: “en az üç çocuk yapın!”
Ama itiraf etmeliyim ki en yaratıcı kutlama Çankırı Belediye Başkanı’ndan geldi.
Başkan, makam koltuğunu “bir günlüğüne” Belediye Meclisi’nin kadın üyesine bıraktı.
Kadın üye, 23 Nisan’da koltuklara oturtulan çocuklar gibi şendi, Başkan’ın nazik tavrına koltukları kabararak teşekkür etti.
Bence de çok yerinde bir uygulama olmuş.
Bu günün, güzel yurdumda sadece sembolik bir anlamı olduğunu gösteren çarpıcı bir örnek zira…
Bundan sonra bu yoldan devam edelim.
Tıpkı 23 Nisan’da olduğu gibi her sene 8 Martta, kadınlara sembolik görevler verelim.
Başbakan olsunlar, Bakan olsunlar, Belediye Başkanı olsunlar, Vali olsunlar ama tabii bir günlüğüne.
Basın mensuplarının karşısına geçip boylarından büyük laflar etsinler.
Başbakan yerini verdiği kadına “sen Başbakansın, beyini ister keser, ister döversin” desin, hepimiz gülelim.
Farklı ülkelerden kadınlar gelsin, milli kıyafetleriyle yürüyüş yapsınlar.
Balonlar, havai fişeklerle falan kutlayalım.
Kadın olarak kendimizi gerçekten de önemli ve değerli hissedelim bir günlüğüne.
Sonra da dağılalım…
Ses çıkarmadan, “hafifçe” dövülmeye, öldürülmeye razı olalım…
Türkan Şanverdi Avcı