Sevgili Oğlum,

Yaşın küçük olduğu için, “düşünce özgürlüğü, bağımsız medya” gibi, benim son derece önemli bulduğum kavramları sana açıklayamıyorum henüz.

Gerçi sen 4,5 yaşında bile özgürce, ama elbette saygı çerçevesinde, düşüncelerini ifade edebileceğin bir ortamdasın, çok şükür.

Ama benim bugün anlatmak istediğim kavram başka.

Sık sık ahlaklı ve inançlı olmakla ilgili düşüncelerimi yazıyorum sana, biliyorsun.

Benim inancıma göre, içindeki vicdan kendine ve Tanrıya en yakın olduğun noktadır diyorum hep.

Neden biliyor musun?

Çünkü sadece o zaman, haksızlık yapmaktan kaçınırsın, kendini düşündüğün kadar başkalarını da düşünürsün.

Kendini dünyanın merkezine koymazsın, “vefa” duygusuna sahip olursun.

Hiç aklından çıkarma günyüzlüm:

“Sular çekildiğinde karıncalar balıkları yer, yükseldiğinde balıklar karıncaları. Kimin güçlü olacağını belirleyen denizdir”

Yani bugün sahip olduklarının hiçbir önemi yok aslında, çünkü hepimiz bir gün karınca da olabiliriz balık da.

Karınca da olsan, balık da değerlerine sahip çıkman mesele…

Her ne şartta olursan ol, kimseyi sırtından bıçaklamaman, kendi çıkarın için satmaman.

Denize karşı mücadele edemesen de “adam gibi” ölmen.

İşte o “vefa” duygusudur oğlum.

O duygudan yoksun olanlar, kendini hemen belli eder.

Örneğin, pek çok meslektaşlarına yaptıkları gibi 59 yıllık gazeteci Hasan Pulur’un da kalemini silmeye çalışırlar.

Yetmez, yıllardır aynı çatı altında birlikte çalıştıkları, 80 yaşındaki ağabeylerinin altından arabasını da alırlar.

Onlar ki, büyük, itibarlı gazeteci olsalar da, aslında “adam” olamadıklarını bilmezler.

Ve yine bilmezler ki, gün gelip de deniz çekildiğinde  “eden bulur” mutlaka…

Vefa duygusunu bugün bir kalemde silenler, sular çekildiğinde beyhude yere tutunacak bir dal ararlar.

Sen sakın onlardan olma oğlum, karınca da balık da olsan, yeter ki adam ol.

Ve boğulsan da “adam olarak” boğul…

Ancak o zaman “neden öldüm” demez, “iyi ki yaşadım” dersin…

Annen

Türkan Şanverdi Avcı