Sevgili Oğlum,
Çok uzun zamandır sana mektup yazmadım ama gözümün önünde nasıl bebeklikten çocukluğa; çocukluktan ergenliğe geçişini hayretle izlememdir nedeni…
Aklın ermeye başladığı an itibarıyla seninle hayata dair her şeyi konuşur olduk.
Biliyorsun en büyük dileğim vicdanlı, ahlaklı, dürüst, sevgi dolu ve mutlu bir yetişkin olman.
Ama sana okumaktan, anlatmaktan bıkmadığım bir şey daha var ki o da Mustafa Kemal Atatürk’ün izinden gitmen.
Günyüzlüm, neredeyse 42 yaşındayım…
Ne çok eskiyi gördüm ne de çok uzak geleceği görebiliyorum sanırım.
Ama bana geçmiş ya da gelecek herhangi bir zaman diliminde yaşamı tercih etme şansı verseler inan; Cumhuriyet’in ilk yıllarını seçerdim.
O’nun ve diğer tüm vatanseverlerin mücadelesinde ufacık bir toz zerreciği dahi olmaktan onur duyardım.
Yıkılmak üzereyken yaratılan bir zafer ve gururu yaşamak; o zarafetin, kalitenin içinde yer almak isterdim.
Mustafa Kemal Atatürk sadece tarihte yer alan bir karakter değil oğlum, tarihe yön veren bir deha ve öngörü.
Ölümünün üzerinden 80 yıl geçmiş olmasına rağmen O’na karşı duyulan sevgide de öfkede de azalmak bir yana; artış olmasının nedeni de budur.
Çünkü O aklın, inancın, güvenin, bilimin, eğitimin, eşitliğin, barışın ve yazmakla bitmeyecek bir sürü ilkenin temsilcisi.
Gücün içinde adalet; korkunun içinde cesaret; yokluğun içinde umut; tutsaklığın içinde özgürlük; baskının içinde direniş…
Anladıkça öğreneceğin, gelişeceğin, aydınlanacağın bir yol.
Hayat seni ne kadar zorlarsa zorlasın; mücadele etmekten vazgeçmemen gerektiğini gösteren bir ders.
Yine 10 Kasım yaklaşıyor…
Biliyorsun biz O’nu sadece bir gün anmıyoruz oğlum; bizim duvarımızda bir resim değil; yüreğimizde bir sevgi O.
Ama yine de her 10 Kasım’da daha çok özlüyoruz…
Dilerim ki ömrün boyunca vicdan ışığın, sevgi gücün, akıl dengen, adalet yol göstericin, hayaller sınırsızlığın, mutluluk enerjin; Mustafa Kemal Atatürk ve emanetleri yolun olsun oğlum…
Ben sana inanıyorum…
Annen