Etiketler

Geçen gün doktora gittim.

“Şikayetiniz nedir?” diye sordu bana.

“Hangi birini anlatayım Doktor Bey?” dedim ve başladım anlatmaya.

Örneğin idrak yolları enfeksiyonu oldum.

Okuduğumu, duyduğumu, izlediğimi anlamaya çalışıyorum ama nafile. Boş boş gözlerle bakıyorum etrafa.

Sonra kalbimde ritim bozukluğu var.

Ülkemizin ritmine ayak uyduramıyorum, neticede de sürekli kalp çarpıntısı yaşıyorum.

Bir yerde yine bir şey oldu mu şeklindeki panik atak krizlerim de çok arttı bugünlerde.

Üzerinize afiyet, sindirme problemim de ortaya çıktı.

Olan biten hiçbir şeyi içime sindiremez oldum.

Aksi gibi bir de ağız ishali olmayayım mı? Sürekli söyleniyorum evde, sokakta, işyerinde, hatta uykuda. (Sevgili Beyim öyle diyor)

Göz kanallarımda da bir sorun var sanırım, çok ağlıyorum bugünlerde.

Sinir uçlarım iltihaplandı, o yüzden sinirlerime hiç hakim olamıyorum.

Beynimde kireçlenme olmasından şüpheleniyorum çünkü sürekli uyuşuyor.

Dilim damağım kuruyor ama dikkat ettim, hep haberleri izlerken.

Ellerim titriyor gazete okurken, yani Parkinson da başladı zannımca.

Çok unutkan oldum, sabah kalktığımda bir gün önce neye üzüldüğümü unutup yeni bir üzüntü buluyorum kendime. Alzheimer olabilirim diye endişeleniyorum.

Burunda da bir sorun var ki, her şeyde pis kokular alıyorum.

Şikayetlerim sadece fiziksel değil elbette, ruhsal sıkıntılarım da var.

Ruhuma bir kanal tedavisi ya da çürükler için en azından bir kaç dolgu gerekiyor.

Hafiften şizofren oldum, yalnızken hep önümü arkamı yokluyorum.

Paranoyaklık da başladı, her gece karabasanlar görüyorum, sabah oğlum ve Sevgili Beyim evden çıktığında gizli gizli takip etmeyi düşünüyorum.

Kuşkucu birine dönüştüm, kapıcımıza bile kimlik sormadan kapıyı açmıyorum, getirdiği ekmeği detektörden geçiriyorum.

Obsesif bir bünyeye sahip olduğumu anladım.

İki “kınama”, bir “kanları yerde kalmayacak”, üç “başaramayacaklar”, beş “Sorumlular hesabını verecek”, sekiz “Vatan sağ olsun” duymadan güne başlayamıyorum.

Anlayacağınız şikayetim çok fazla Doktor Bey.

Ne dersiniz ölecek miyim?

Beni sakin sakin dinleyen doktor, yüzüme baktı ve şöyle dedi.

“Hanımefendi, siz Türkiye’de yaşıyorsunuz. Buradan çıkıp evinize giderken maganda ya da terör kurşununa maruz kalmazsanız, bir araba çarpmazsa, kafanıza tuğla düşmezse, karısını arayan eli bıçaklı bir adamın karşısına tesadüfen denk gelmezseniz, kap kaç sonucu yerlerde sürünmezseniz, “kazayla” patlama ihtimali olan bir mühimmat deposunun yakınından geçmezseniz daha 40-50 yıl yaşarsınız. Merak etmeyin”

“Aman Doktor Bey” dedim, “Desenize çok fazla ömrüm kalmadı”

Sustu…

Türkan Şanverdi Avcı

6 Eylül 2012