Neler oluyor yahu?

Topluca “normalleştirme” sürecine mi girdik?

Süreç, süreç diye bahsettikleri bu muydu?

Önce “dağdaki çocuklarla” başladık, sonra en büyük derdimiz “İmralı’yla kim görüşsün?” oldu.

Askerlere, gazetecilere, bilim adamlarına “terörist” diyen şahit, teröristin hası çıktı, sustuk…

Ve bugün bir gazeteci, üstelik de “kadın” bir gazeteci çıkıp “PKK, terör örgütü değildir” dedi.

“Üstelik de kadın bir gazeteci” dememin sebebi var.

Kadınlar merhametlidir çünkü.

Sinsice, kalleşçe tuzaklar kurarak bunca yuvaya ateş düşüren, karanlıklara gizlenip de sözde mücadele sürdürenleri değil haklı çıkarmak, yüzlerine dahi bakmaz.

Çünkü aşkta da savaşta da merttirler.

Dahası şefkatlidirler…

Dağda, şehirde bir anda yıkılan hayallere, hiç yaşanmayacak anılara, kan ve barut kokusuna duyarsız kalmazlar

Babasının tabutunun ardından el sallayan minicik bebelere teselli olmak, gözyaşlarını silmek isterler.

Gözünden sakınarak büyüttüğü, davullarla zurnalarla gönderdiği evladını yitirenlere karşı böyle vicdansız olamazlar.

Bir ananın acısını anlamak için, çocuğu olmasına gerek yoktur.

Bunun için kadın olmaya da gerek yok aslında, içinde “kalp taşıyan, vicdan taşıyan” yani “insan” olan buna isyan eder.

Bakın hanımefendi,

Sizi tanımam, söylediklerinizi okuyunca da “iyi ki tanımamışım” dedim.

Çünkü biliniz ki, bana göre sol tarafınızda atan şey, “kalp” değildir.

Olsaydı yitip giden bunca can için milyonlarca gözyaşı dökerdiniz.

Bir gün çok önemli mevkilere gelebilirsiniz, ya da belki de zaten oralardasınız.

Ama benim inandığım İlahi Adalet, bu sözlerinizi yanınıza bırakmaz.

Babasız kalmış çocukların, evladını yitiren ana babaların, yarini toprağa verenlerin, sevdiğinin kokusuna hasret kalanların vicdan yükü size hiçbir zaman huzur vermez.

Onların renksiz gözyaşları sel olur, öyle ki boğulmamak için tutunacak bir dal ararsınız beyhude yere.

Ve belki o gün pişman olur, utanırsınız insanlığınızdan…

Tabii sol tarafınızda atan şey, gerçekten “kalp” ise…