Ben İdil…
Babamı tanımıyorum, çünkü sadece ayda bir defa gidip, bir saat sarılabiliyorum.
Bugün 3 yaşımı bitiriyorum, babam yanımda yok.
Ama gördüm ki bir mektup yazmış bana, hem de bugün kocaman bir gazetede, manşet olmuş.
Okuyacak, dahası olup biteni anlayacak yaşta değilim.
Okuduğunuzda hissettiklerinizi de anlamıyorum o yüzden.
Sizin hesaplarınızı, kavgalarınızı anlayacak yaşta da değilim.
Tek bildiğim, babamı yanımda istediğim.
Ona sarılmayı, geceleri bana masal anlatmasını, üşürken üzerimi örtmesini, beni havalara atıp tutmasını, tıpkı arkadaşlarım gibi elimden tutup okula götürmesini istiyorum.
Yaramazlık yaptığımda kızmasını, ağladığımda gözyaşlarımı silmesini istiyorum.
Korktuğumda ona sığınmayı, varlığıyla güven duymayı istiyorum.
“Bu babamın kokusu” diyebilecek kadar ayırt edebilmeyi ve doya doya içime çekmeyi istiyorum.
“Babam nerede?” diye sorduğumda annemin hüzünlü gözlerini kaçırmasını değil, “baban geldi” sesiyle kapıya koşmayı istiyorum.
Kucağına oturup, bütün gün yaptıklarımı anlatmayı, “afferim benim güzel kızıma” diye başımı okşamasını istiyorum.
Ben idil…
Bugün 3 yaşımı bitiriyorum…
Babamı tanımadım, benzer durumdaki diğer arkadaşlarım gibi…
Bizler ne olup bittiğini anlamıyoruz, anlatmaya çalışmayın boş yere.
Sizin çocuklarınız, babalarınız yanınızdayken bizi anlamaya da çalışmayın.
Biz “anısız çocuklarız”, asla anlayamazsınız…
Bizim babamızla anılarımız, buz gibi demir parmaklıklardan ibaret.
Çevremizde bir sürü insan, gözleri üzerimizde…
İçim üşüyor, korkuyorum, babama sığınmak istiyorum, yapamıyorum…
Annem hala “adalet”e güveniyor…
O kim bilmiyorum ama ben sadece babama güvenmek istiyorum…
Sadece babamı istiyorum…
Ben İdil…
Bugün 3 yaşımı bitiriyorum…
Babamı tanımadım…
(Ben İdil değilim, ama olsaydım böyle hissederdim)
Türkan Şanverdi Avcı
22 Şubat 2013