Bakıyorum da dünden beri herkes mühim bir ilimizin Başkanını dolamış diline.
Kendi twitter hesabından kendini övmüş sonra da silip başka bir hesaptan atmış aynı mesajı, başka hesaptan atılan mesaja da yine kendi teşekkür etmiş.
Ne var yani bunda?
Klavyenin karşısına geçip “Twitter twitter, söyle bana var mı benden iyi yönetici?” diye sorası geldi belki.
Apple kullanmıyor ve diğer şehirlerdeki meslektaşlarına zehirli elma göndermiyorsa suç teşkil etmez.
Ya da ne bileyim, çok sıkıldı, çok yalnız hissetti, “Kimse beni anlamıyor” diye hislendi bir anda ve “Bana beni gerek beni” diye düşündü.
Çok ani gelişmiş, refleks gösterememiş de olabilir ama bu durumda bir kangal sucuk resmi de iliştirmesini beklerdim.
Ben kendisine hiç kızmadım şahsen.
İnsan zaman zaman “Övülecek biri varsa benim, övecek biri varsa o da benim” diye düşünebilir yani.
Nitekim evde de beni pek öven olmadığı için genelde kendi kendimi överim.
8 yaşındaki Cüce de, kedi de, köpek de arkalarında koşuşturup duran benim değil daha ziyade Sevgili Beyimin gözünün içine bakarlar.
Yedi gün 24 saat bu koloninin bütün getir götür işlerini ben üstlenmişken, Beyimi gördükleri anda üçü birden kuyruk sallamaya başlar.
E şimdi ben anlamayayım da kim anlasın bu ruh halini?
Kendi değerini bilmesini son derece takdir ettim hatta.
Bugüne kadar onun gibi cesur olup ne “muhteşem bir şahıs” olduğumu kamuoyuyla değil yalnızca kendimle paylaşmıştım ama bu davranış bana ilham verdi.
Benim de tıpkı Başkan gibi “Bu eve kimin ne kadar hizmet ettiğini biz çok iyi biliyoruz. Gayretinizi de hizmetlerinizi de görüyoruz” diye kendi kendime tweet atıp sonra yine kendime teşekkür edesim geldi.
Kendine mi yazdın diye kızarlarsa da “Ben değil, komşu yazmış, ilişiğimi kestim” derim ne olacak?
Siz hiç üzülmeyin Başkanım, bu acımasız dünyada biz birbirimizi anlarız.
Bir biz var bizden içeri; bize bizi gerek bizi…
Arz-ı hürmet ederim.