İnsanoğlu neredeyse var olduğundan beri göçüyor.

İlk kavimlerden, içinde bulunduğumuz yüzyıla dek.

Avrupa’dan Ortadoğu’ya, Balkanlardan Afrika’ya değin.

Kağnılarla, trenlerle, yürüyerek göçüyor.

Canını kurtarmak, bir diğerinin zulmünden kaçmak için…

Doğup büyüdüğü toprakları, yurdunu, evini, eşyalarını, arkadaşlarını, ailesini ardında bırakarak savruluyor başka diyarlara ve bilinmezliğe…

Beni en çok geride bıraktıkları üzüyor.

Can derdinin yanında başka şeyin kıymeti mi olur diye düşünebilirsiniz.

Ama bana göre insan sadece candan ibaret değil, ruh ve kalptir insanı tamamlayan.

Ve o ruhun o kalbin içinde anıları, yaşanmışlıkları vardır.

Kökleri vardır onu hayata bağlayan, gerçekten canlı kılan…

Çocukluk arkadaşları, her köşesine kokusunun sindiği evi, sofrası, en sevdiği koltuk, elleriyle büyüttüğü bir ağaç, işi, sevinçle aldığı arabası, okulu, aile yadigarı bir antika, geçmişi ve gelecek hayalleri vardır.

Şu an, kısa bir süre gözünüzü kapatın ve düşünün.

Hayatta kalmak için bir saat belki dakikalar içinde, minik bir çantayı alarak evinizi terk etmek ve yola düşmek zorunda olduğunuzu…

Ne alırsınız yanınıza ve ne almak isterseniz gerçekte?

Bir iki parça giysi ve varsa biraz birikmiş, yükte hafif pahada ağır şeyler.

Peki ya ruhunuzun yükü?

Size ait, ailenize ait, geçmişinize ait şeyler?

Belki çok mütevazi belki çok zengin, ama eviniz…

Hatıralarınız, sevinçleriniz, üzüntüleriniz, umutlarınız…

Fotoğraflar mesela…

Ya da yatağınız…

Çocuğunuzun en sevdiği oyuncaklar…

Kitaplarınız…

Yıllar içinde biriktirdiğiniz gözünüzün nuru koleksiyonunuz belki…

Bayılarak aldığınız ve keyifli sofraları süsleyen yemek takımlarınız…

İlk fırsatta değiştirmeyi hayal ettiğiniz gürültülü buzdolabınız…

Bir gün zayıflarsam giyerim diye vermeye kıyamadığınız giysileriniz…

Ailenizle, arkadaşlarınızla saatlerce vakit geçirdiğiniz koltuklarınız…

Kediniz, köpeğiniz, kuşunuz, balığınız…

Senelerdir alışveriş yaptığınız kasap, manav, bakkal…

Dostlarınız, aileniz, sevdikleriniz…

Şu anda çevrenizde olduğu için belki de gün içerisinde hiç fark etmediğiniz ama hayatınızın parçası olan, sizi tamamlayan her şey…

Kökler ve gelecek öyle kopuyor işte birbirinden…

Kökler olmadan gelecek yeşeremiyor…

Sağ kalsanız da ait olamıyorsunuz…

Canınızı koruyorsunuz belki ama dönüp baktığınızda o canda size dair hiçbir şey kalmadığını görüyorsunuz.

Filler tepişiyor, insanlar göçüyor binlerce yıldır…

Canlar ayrı yere savruluyor, kökler ayrı…