Internette iki gündür dolaşan ve Amerikan Nation Dergisi’nde yayınlanacak olan, ABD’li askerlerin “savaş anılarını” gördünüz mü bilmiyorum.

Belki de dikkatinizi çekmemiştir… Ne de olsa benzer yazılar daha önce de defalarca çıktı ve bu aralar gündemimiz zaten fazlasıyla yoğun…

Neler yok ki o röportajlarda?

“Yanlışlıkla öldürdüğümüz sivillerin yanına Kalaşnikof bırakıyorduk ki, bizimle çatışmaya girip öldükleri sanılsın… Bir asker, ölü bir Iraklının beynini kaşıkla çıkardı, yiyormuş gibi yapıp gülerek resim çektirdi… Her bir ölen çocuk, hamile ya da diğer siviller hakkında soruşturma açamazsınız, çünkü o kadar çok ölüyorlar ki bununla vakit kaybedersiniz… Ölmüş bir Iraklı sadece ölmüş bir diğer Iraklıdır, ne var bunda?”

Sanki “insan” öldürmüyorlar da bilgisayarda savaş oyunu oynuyorlar… Öylesine vicdansız, öylesine karalar…

Ne yazık ki, burnumuzun dibinde, yüzyıllardır aynı coğrafyayı, aşı, taşı, dini paylaştığımız Irak’ta yaşanan insanlık dramı gazetelerin ufak sütunlarında bile yer bulamıyor artık kendine…

İnsanoğlunun en tehlikeli huylarından biri yine devrede, “alıştık, kanıksadık”.

Tıpkı her gün gördüğümüz şehit haberlerini, orman yangınlarını kanıksadığımız gibi…

Çevremizde hızla yayılan ateşin büyüklüğü ve gücü bir türlü yol bulup da ulaşamıyor yüreğimize…

Hala ve hep düştüğü yeri yakıyor…

Görmemek için kafamızı çeviriyoruz, duymamak için kulaklarımızı kapıyoruz, hissetmemek için kepenklerini indiriyoruz yüreğimizin…

Çocuklarımıza en iyi eğitimleri alıp para kazanması gerektiğini aşılıyoruz da, bir çınarı sevmeyi de öğretemiyoruz…

Tarihsel düşmanlarımızı tek tek anlatıyor, evrensel barıştan söz etmiyoruz…

Zeytin gözlü çocuklar, yanından geçen mermiler ya da havan topları sayesinde hissediyor rüzgarı; gözlerinin içi yaşlarla doluyor, gülüşler yerine… Elimizi uzatmıyoruz…

Kısık gözlerimizle politik, askeri, ekonomik pazarlıklar yapıyoruz kapalı kapılar ardında; ama okula, oyuna, aileye hasret kara gözlere bir türlü günışığı ulaştıramıyoruz…

Ateş hızla büyüyor…

Öyle ki, gelecekte yine barut ve yanık kokacak insanoğlunun tarihi…

Hırs kokacak, şiddet kokacak, nefret kokacak, bencillik kokacak…

“Konvoya verilen tek emir asla durmamasıdır. Önümüzde 3 eşeğiyle yürüyen bir çocuk çıktı. 10 yaşındaydı. Hiç durmadan çocuğu ve 3 eşeğini dümdüz ettik…”

Vicdanım, aklım ve kalbim bu suçluluk duygusu karşısında eziliyor…

Orada bir çocuk vardı, daha 10 yaşındaydı…

Ama gözden “ırak”tı, gönülden “ırak”tı…

Durmadılar…