Kafalarına yedikleri gaz bombası kapsülü ile iki kadın komaya girdi…

Biri 17 yaşında lise öğrencisi, diğeri 27 yaşında “atanamamış” bir öğretmen adayı.

Haberlere göre, lise öğrencisi Dilan uyanmış, öğretmen adayı Meral’in ise hayati tehlikesi sürüyormuş.

İşçiler, milletvekilleri, basın mensupları, polisler, olayla hiç ilgisi olmayanlar hastanelerde tedavi altında.

Ve fakat Vali Mutlu (mutlu) açıkladı: Fevkalade orantılı ve dengeli bir müdahale gerçekleştirdik!

Meğer fiziki bir darbe olmaması için su ve gaz bombası kullanmışlar, şahsen takdir ettim bu duyarlılığı.

Bilirsiniz, Başbakanımız sık sık “edep yahu” diye kızar.

Diğer yandan kendi partisinin milletvekili, bir diğer milletvekiline “ana avrat” küfreder, biri diğerinin “kadınlığını” sorgular.

Ana muhalefet partisi lideri üniversite öğrencileriyle televizyon programına katıldı.

Balyoz davasından 16 yıl hüküm giymiş Kurmay Albayın hukuk öğrencisi oğlu söz aldı: “Bugüne kadar sadece Balbay ve Haberal’ı ziyaret ettiniz, bizim yanımıza uğramadınız, yanımızda hiç yer almadınız. Soruyorum: Sizin mücadeleniz sadece kendi milletvekilleriniz için mi?”

Eveledi geveledi, lakin tatmin edici bir cevap veremedi.

Diyeceğim o ki: iktidarı da muhalefeti de, çalışanı da işvereni de, polisi de vatandaşı da sadece kendi hakkının, adaletinin peşindeyken söylenmeye hiç hakkımız yok.

“Demokrasi soğuk bir denize benzer” derler.

Yarı belinize kadar girerseniz tir tir titrersiniz, ya kıyıda oturacak ya da korkmadan içine atlayıp yüzeceksiniz.

İşte biz, yarı belimize kadar girmiş vaziyette titriyoruz.

Ne çıkabiliyor, ne de girebiliyoruz.

Orada durmuş, dalgalara taş atıyoruz.

Ama sadece ve sadece kendi üzerimize gelen dalgalara…

Bu yaşadığımız kısaca “demo”krasidir…

Bir çeşit tanıtım videosu…

Ve inanın, kafa tutmadıkça, cesaret etmedikçe yani demokr“asi” olmadıkça yediğimiz ve yiyeceğimiz gaz bombaları fevkaledenin de fevkinde orantılıdır!