2012’de kıyamet kopacağı kehaneti yüzünden herkes Şirince’ye koştu.

Haliyle bütün gazeteciler de oraya yerleşti bir hafta boyunca.

Orada kalan nüfus sayısı, oda ve yemek fiyatları, yapılan hazırlıklar, yerel yönetimin aldığı önlemler gibi bütün bilgileri dakika dakika ilettiler hepimize.

Gel gör ki kıyamet Reyhanlı’da koptu…

Ve kıyamet kopunca Şirince’de “canlı” kalma ihtimali hakkında sürekli yayın yapan medya, Reyhanlı’daki “kanlı” hayat mücadelesine ihanet ediyor.

Günlerdir kaç vatandaşımızın öldüğü, kimler oldukları, hala haber alınamayanların ve yaralıların sayısı hakkında hiçbir kesin bilgi edinemiyoruz.

46 kişi öldü deniliyor ama sosyal medyada bu rakamlar 200’leri buluyor.

Tamam, halkı kışkırtacak kanlı görüntülerin, büyük acıların gözümüze sokulmasına ben de karşıyım.

Medyanın da böyle bir vahşet karşısında sağduyulu olması gerekli…

Ama kardeşim, “hiç duyulu” da olunur mu bu kadar?

Sizin çoluğunuz çocuğunuz, aileniz, sevdikleriniz orada olsa kafayı yemez misiniz?

Neler olup bittiğini öğrenemediğinizden, kavrulmaz mı içiniz?

Ve tek bir eğlence programı dahi ertelenmez mi böyle bir felaket karşısında?

Bu ne vicdansızlıktır?

Geçtim Boston’daki terörü, Gazze’yi, Myanmar’ı, Somali’yi falan…

Aşk-ı Memnu’ nun finalinde ölen Bihter kadar bile değerimiz yok mu?

Madem yayın yasağınız var, o zaman edebinizle sussaydınız.

Bütün yayınlarınızı kesseydiniz, gazetelerinizi boş bassaydınız.

Cesur olmasanız da en azından içinizde bir yürek taşıdığınızı gösterebilseydiniz…

“Maç nedeniyle coşkulu olmak” yerine “Yas nedeniyle kapalı” olabilseydiniz…

Bilgi veremiyorsak, silgi de olmayacağız” diyebilseydiniz…

İhanet etmeseydiniz bu kıyamette…

Mesleğinizden değilse bile, en azından insanlığınızdan utansaydınız…