Türk polisi, son dönemde büyük bir rekabet içinde…

“Hangi şehirde en çok gaz sıkılırsa ödül verilecek” diye bir tebliğ yayınlandı da biz mi kaçırdık acaba?

Bakıyorum, bir kişi de olsa, bin kişi de fark etmiyor, en“gaz” kaldırma çalışmaları sürüyor ve Türk’ün gazla imtihanı bitmek bilmiyor.

Vallahi bu kadar biber gazı Suriye’de kullanılmış olsaydı, kimyasal silah var diyerek ABD çoktan açmıştı savaşı.

Oysa bizim “kimya”mız bozuldu, hiç “sal”ladıkları yok.

Sağlığımızı düşünüp de alkolü sınırlandırıyorlar, sigara karşıtı kamu spotlarında akciğerleri kapkara süngere benzetiyorlar sonra bir bakıyoruz oksijen kaynaklarını kaldırıyorlar.

E hani ne oldu sağlık?

Karbon monoksit mi üretiyor bu ağaçlar?

Fazla oksijenden gençlerin kafaları kıyak mı olacak?

AVM’lerde dolaşırken topladıkları elektrik yükünü hangi toprağa boşaltacaklar peki, yoksa insandan elektrik üretmek gibi yeni bir çılgın proje mi bu?

Taksim’deki meydan muharebesi nasıl sonuçlanacak bilmiyorum, iyimser olmak istiyorum ama son zamanlarda yaşananlardan sonra pek de ümidim yok açıkçası.

Zira bünyemdeki “iyimser ve kötümser” tanımı değişti artık.

Kötümser tarafım “bundan daha kötüsü olamaz” derken, içimdeki iyimser “hayır olabilir!” diyor bugünlerde.

Bu muharebede en”gaz”ın altında kim kalır emin değilim o yüzden.

Ama biliyorum ki bir gün bunların muhasebesi olacak.

Olacak elbette de, yeter ki bizim hatalarımızın “faturasını” ödemek çocuklarımıza kalmasın!

Çünkü o en “gaz”dan hiçbirimiz sağ çıkamayız!