Ünlüler, sokakta mağazada gazetecilerle karşılaştıklarında eğer “ev hallerinde” iseler genelde bu sözü kullanırlar bilirsiniz: “Çekmeyin makyajsızım”
Ki haklarıdır, akla gelen gelmeyen her yerde burunlarına bir kamera dayandığı için, sürekli tetikte ve zor bir yaşam sürerler.
Markete bile pür makyaj, özenle seçilmiş kıyafetlerle gitmek zorunda kalmak gerçekten sinir bozucu.
İşte ben siyasetçilerin de böyle bir politik“acı” içinde yaşadıklarına inanıyorum.
Danışmanlar tarafından hazırlanmış dört dörtlük konuşma metinleri, basına servis edilen “demokrat, hoşgörülü, uzlaştırıcı” basın bültenleri ve açıklamalara bakınca, hepimiz “vay be” diyoruz.
Ama insanlık hali…
Bir anda canlı yayında, kameralar çekimdeyken vatandaşa “gavat” da diyebiliyorlar.
Sonra da “yok ben aslında gavat değil, kavas dedim” diye yırtmaya çalışsalar da kamera kayıtlarını izleyince “pardon, gavat demişim” diye kabullenmek zorunda kalıyorlar.
Ama sorun değil, Vali “gavat” dediğini kabullense de Başbakan nasıl olsa yedirmiyor valilerini; “gavat” sözünü yiyen vatandaş da hazmetmek için bir iki şişe soda içerek para cezasını ödüyor.
Neyse buranın konumuzla ilgili yok.
Demek istediğim, ben aslında üzülüyorum politik“acı” içerisinde yaşayan bu kişilere.
Zira içlerinde başka duygular, başka tepkiler var.
Ama ayağını sıkan makosenler misali, ruhlarını ve öz benliklerini sıkan rollerle salınıyorlar ortalıkta.
Ve bir anda makyajsız, yani hazırlıksız yakalandıklarında doğal halleri çıkıyor karşımıza.
Tehdit ediyorlar, küfür ediyorlar, hor görüyorlar, saldırıyorlar…
Bence, bundan kurtulmanın iki yolu var.
Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol…
Politikacı olmakla, politik“acı” içinde yaşamanın aynı şey olmadığını kabul et…
Demokrat değilsen, mış gibi davranma…
Hoş görülü değilsen, mış gibi davranma…
Saygılı değilsen, mış gibi davranma…
Uzlaşmacı değilsen, mış gibi davranma…
Yoksa bir gün, en “doğal” halinle kameralar karşısındayken, gir takım elbiselerinin ve parlak makosenlerinin içinde daralmış ruhun, isyan bayrağını çeker böyle…
Belki Başbakan seni yedirmez, ama sen de o noktadan sonra vatandaşa yediremezsin makyajlı halini…
1999 doğumluyum ancak uzun zamandır blogunuzu takip ediyorum.. düşüncelerimin oluşmasında bu blogun gerçekten çok katkısı var. Hani bir insan bir yazı yazar ancak bir cümlesinde de mantıksız bir şey olur, dimi? Ama işte bunu sizin blogunuzda hiç görmedim, göremedim. Ellerinize sağlık.. ne diyeyim valla 🙂
Ne gurur verici sözler bunlar, hele de benden bu kadar genç birinden duymak nasıl da değerli. Çok ama çok teşekkür ederim, çok mutlu ettiniz beni… Sevgi ve saygılarımla…