Haberi okuduğumdan beri gülüyorum… Hani “gay” yani eşcinsel olduğu için istifası istenen şu ABD’li senatör var ya, işte ona…
Bizim Senatör, Minneapolis havaalanının tuvaletinde yan kabindeki polis memuruna ilişki teklif ederken yakalanmıştı Haziran ayında…
Garibim girmiş tuvalete, bakmış yanında ay parçası gibi bir çocuk… Maazallah çocuk da bunun mühim bir şahsiyet olduğunu anlayıp da toparlandıysa, bizim senatör “sen otur işine bak çocuğum, ben de sana bakayım” demiştir…
Bahtsız ABedeVi senatörü ne bilsin karşısındakinin Minnea’nın Polisi olduğunu, ava giderken avlanıvermiş işte…
Üstelik bir Allahın kulu da destek olmamış sonra senatöre, eşi hariç… Bir tek o kadıncağız “vallahi gay değil, benim bey” demiş durmuş…
Haber komik olmasına komik de, burada asıl kafamı kurcalayan şey, o senatörün aşırı muhafazakar olarak bilinmesi ve eşcinsel haklarına şiddetle karşı çıkması…
Yani aslında içinde var olan şeyin, dışarıda yok olması gerektiğini savunması ve bu görüşlerinden dolayı destek bularak seçilmesi…
Fikirlerinden dolayı sevdiğiniz, oy verdiğiniz, güvendiğiniz insanın aslında bir “başkası” olması…
“Mış gibi” yaşaması…
Anlamak ne mümkün?
Üzerimize büyük gelen elbiselerle, ya da ayağımızı sıkan ayakkabılarla bile rahat edemeyen bizler, ruhumuza uymayan kimliklerle ne kadar kolay yaşıyoruz…
Bize sunulan rolleri sorgusuz sualsiz kabul ediyor, sonra da sıkıntıdan nasır bağlamış yüreklerimiz neden böylesine kaşınıyor bir türlü anlamıyoruz…
İçi dışı bir olamıyoruz bir türlü, gün gelip denesek bile, sadece bir diğerinin yansıması olanları kızdırıyoruz, aynalarla çevrili bu dünyada…
Zincirlerimizi kıramayacağımızı anlayınca da o zincirin bize tanıdığı alanda volta atıp duruyoruz ümitsizce…
Başkası olmaya bu kadar yakın bizler, “kendimiz” olmaya ne denli uzak duruyoruz…
Kendimizden “başkası” olmaya ne kadar hevesliyiz…
Ondan mı bizim dışımızdakilerin yaşadıklarına, acısına da bu kadar kolaylıkla “başkası” oluyoruz merak ediyorum…
Ve acaba ondan mı diyor şair?
“Anlamak yok çocuğum, anlar gibi olmak var…
Akıl için son tavır, saçlarını yolmak var…”
Türkan Şanverdi Avcı
31 Ağustos 2007
Şairin ismini verirseniz sevinirim.
Uzun zamandır takipçinizim. Yazılarınız çok güzel. Kendinize ait bir tarzınız var.
Başarılar..
Teşekkür ederim beğeniniz için 🙂 Necip Fazıl Kısakürek’ten…
Sevgi ve saygılarımla…
Baskasi olmak daha kolay zannedersem…
“Kendin” olmak icin,kendinle yüzlesmen gerek.
Bu da yüzündeki maskeyi cikarman demek.
Tabii yüzünün rengini göstermek istiyorsan…
sevgiler…:)
Ah sevgili Meral Hanım, kendiyle yüzleşen, aynanın ardındaki yüzünü gören insan sayısı ne kadar az siz de biliyorsunuz. Hepimiz mutlu mesut yaşıyoruz, sahte yüzlerimizle o maskeli baloda :)) Sevgilerimle…
Öyle ne yazikk ki…
Aynanin hakkini vermekte bile zorlaniyoruz…:))
Sirf bakmak yetmiyor, görmek de lazim.
O aynanin sirrina ermek de lazim…
(Türkan hanim, sayenizde ben de bugün epey filozoflastim,hadi hayirlisi…) :))
benim canımdan kıymetli yeni tanıştığım sevgili canavar hanım teyzem elimde amatörce yazdığım birkaç yazı mevcut siz buna hayata höykürüşerimde diyebilirsiniz amatör bir yazar olarak hem fikrinizi almak hemde vereceğiniz kutsal tavsiyelere uyma eylimi içindeyim (burdaki amatör ben oluyorum)size ulaşabileceğim bi adres olursa mutmain olacağım şimdiden teşekkür eder saygılar sunarım.(topuk ve baş selamı)askerlikten kalma alışkanlıktır tamamen zararsız bi eylemdir
Teşekkür ederim ama ben kendim amatör olduğum için, sizin yazılarınızı yorumlamak, dahası tavsiye vermek haddim değil 🙂
tevazunuz diz boyu lakin genede ısrar halindeyim because diye devam etmem gerekirse gazetelerimiz moguk kaynıyor bu mogukların çoğu 2. dünya savaşından kaldıklarından dünyanın hala o minval üzre olduğuna sanma bedbahtlığındalar bi genç soluk getirme telaşıdır bizmkiside yazılı görsel basının moguk dayatmasına elbette gençlerin sinema salonlarındaki izdiham yaratan çıkışları değil tüm konularım ama hayata biraz esprili genç ve amiyane tabirle fırlama bakışlarımı hercümle bedbahtla paylaşma arzusudur gönlümdeki ama siz bune kardeşim iki klavyeye basan gendini andre gide sanıyor derseniz yada ben kim siz kim efendim oturunuz oturduğunuz yerde demenin nazik yolu olan size yorum yapma haddim değil derseniz bunuda anlayışla karşılarım.Ama ikisi konuşulmayan üç yabanı dil bilen birisi olarak yazma isteğimi sizin duvarınızda sinek olarak tatmin etmeye devam edeceğimi bildirir hörmet ederim efendim
Siz kimsiniz değil,ben kimim ki değerlendireyim demek istedim. Ne profesyonel bir yazar ne de eleştirmenim. 🙂 yani sizi küçük görüp kendimi yüceltmeye çalışmıyorum. Tersine, kendimi önemsiz görüyorum. 🙂 bu da tevazu değil, gerçek. Saygılarımla…