Fena halde kaşınıyorum…

Köpeğim Cathy’le karşılıklı geçtik, hart hurt kaşınıyoruz… Sonra da bir güzel silkeleniyoruz…

Çünkü o tüy dökme mevsiminde bense “huy”… İkimiz de yenileniyoruz…

Öyle bir mevsime geldim ki, üzerime yapışan “huylar” olmasın istiyorum…

Hayatımda yapmaya hep alıştığım şeyler olmasın… Hiçbirşeye alışmayayım, hep şaşırayım hayatın mucizelerine…

Her gün aynı yoldan gitmeyeyim, hangi köşede ceza yiyeceğimi bilerek…

Köşebaşından ne çıkacağını bilmediğim yollardan da geçeyim ki, kendimi rahat hissedip kontrolünü bırakmayayım hayatımın… Göz ucuyla değil, gerçekten bakayım çevremde olup bitenlere…

Aynı saatte kalkmayayım… Aynı sigarayı içmeyeyim… Aynı yemeği yemeyeyim… Aynı kuaföre gitmeyeyim… Hep aynı adamın, aynı şeylerin peşinden koşmayayım…

Aynı şeylere kızıp, aynı şeyleri hoşgörmeyeyim…

Hayat kocaman bir hediye paketi olsun bana… İçinde ne olduğunu hep merak edeyim…Görmek için açmam gereksin, kurdeleyi..

Yetinmeyeyim bana öğretilenlerle ya da hazır bulduklarımla… Sınırlarımı kendim koyayım…Riske gireyim…

Elimdeki lego parçalarıyla tek bir şey inşa edip ona sırtımı yaslamayayim… Gerekirse bütün parçaları dağıtıp, tekrar inşa etmeyi bileyim…

“Asla” ya da “her zaman” kelimelerini telaffuz etmek, kolay olmasın o kadar…

Aynı oyunda ebe de olayım, kaçan da… Kaybeden de olayım, kazanan da… Gülen de olayım, ağlayan da…

Ama gönül rahatlığıyla “olsun, oynadım ya” diyebileyim… Ve diğer oyuna geçeyim, küsmeden…

Alışmayayım, kanıksamayayım…  Her zaman şaşırayım, şaşırtabileyim…

Öyle ki, bir gün öldüğümde ve sorduklarında “nasıl bilirdiniz?” diye, “vallahi, pek emin değiliz, bir öyle bir böyleydi” desin cemaat de ben de yukarıdan kıs kıs güleyim…

Bildiğiniz gibi değil…

Fena halde kaşınıyoruz…

Cathy döktü tüylerini, ben de döküyorum tek tek huylarımı…

Karşılıklı silkeleniyor, yenileniyoruz…