Sevgili oğlum,
Hayatta öğrenmen gereken en önemli şeylerden birisi de önce düşünüp, sonra konuşmaktır.
Bu konuda kıymetli baban anneciğini uzun yıllardır sıkı bir eğitime tabi tutmakta…
Zira ben önce konuşup sonra düşünenlerdenmişim. Bunun da en büyük göstergesi kırdığım potlarmış.
Lakin onun büyük emekleri sonucu artık düşünme hızımla konuşma hızım eşitlenmiş ve bir gün konuşmadan önce düşüneceğime de inanıyormuş.
Neyse benim kişisel gaflarımı ve gelişimimi sana baban anlatsın.
Ama büyüyüp de önemli yerlere gelirsen; hele de toplumda izlenen, dinlenen; adam yerine konup da söz hakkı verilen biri olursan bir değil en az beş kez düşüneceksin öyle konuşacaksın oğlum…
Çünkü söz ağızda kaldığı sürece senin esirindir ama ağızdan çıktıktan sonra sen onun esiri olursun…
Bak mesela Atilla Olgaç denen bir muhterem var; yurdum gençlerinin pek bir bayıldığı Kurtlar Vadisi Pusu’nun Kılıç isimli karakteriymiş.
İşte bu zat-ı Atilla’ya bir televizyon programında Atıl Kurt demişler, “Kıbrıs Barış Harekatında 10 kişiyi öldürdüm” diye çıkıvermiş.
Yüzyılların düşmanlıklarını ufacık bir kıvılcımla yangına çevirmek için Pusu’ya yatanlar da boş durur mu bu sözler üzerine?
Vadideki Zambak’ın Baldök yala sözleri karşısında hemen harekete geçtiler tabii…
Nitekim son haberlere göre Rumlar da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuracakmış.
Yani alma Rum’un ahını, çıkar AHİM’de AHİM’de…
E be Atilla, illaAt’man gerekiyorsa ortaya bir savaş anısı kalkıp da henüz alevi sönmemiş Kıbrıs’ı, kuRumamış Türk-Yunan kavgasını mı ateşe vermen gerekiyordu?
Zaten laf-ı gaf piri Sayın Tansu Çiller’in eşsiz deyişiyle “becelleşiyor”muşsun hatanı düzeltmek için ve attığını kabul edip de “ben oyuncuyum, senaryodan bahsediyordum” demişsin.
Türkiye’ye verdiğin zarara bakarsak bu durumda “toplum için sanat” yapan bir “sanatçı” olduğunu söyleyemeyiz değil mi?
Ah oğlum, Montesquieu der ki “Hatalı düşünmek sahibine, hatalı konuşmaksa herkese zarar verir…”
Ve ne denir böylesi vahim bir zarar karşısında?
Vadim o kadar densizdi ki…
Annen