Etiketler

Meşhur inkar yasasında benim çok merak ettiğim bir şey var, sadece Fransızca olarak inkar etmek mi yasak, yoksa “entelektüel, dünya vatandaşı” Fransızlar bütün dilleri öğrendiler mi?

Hani muhteremler İngilizce konuşmaya bile lütfedip cevap vermezler ya, şimdi ben gidip de Türkçe olarak “soykırım yoktur” desem, anlayıp da şikayet mi edecekler?

Neyse, bu yasa tasarısıyla ilgili görüşlerimi daha önce yazmıştım. Bütün yasaklar millet olarak bizi cezbeder vesselam.

Zaten bugünlerde magazinsel “inkar” bana daha eğlenceli geliyor.

Meşhur Nobelli yazarımız ve (kendi tabiriyle) tatlı su Ermeni’si Karolin arasındaki “ihtarlı inkar” var ya, işte o çok daha heyecanlı.

Anladım ki Ermeni-Türk meselesi her alanda “ikrar ve inkar”dan ibaret.

Biri ilişki var diyor, diğeri inkar ediyor, neticede ihtar gidiyor. Sonu para ya da hapis cezası olur mu bilemem.

Ama bence asıl ironi, “Biz Türkler 1 milyon Ermeni’yi katlettik” diyen yazarımızın bunca yıllık itibarının sadece bir Ermeni tarafından katledilmesi.

Ne oldu Orhan Kaptan?

Demek ki Karolin’ler sadece dizi kahramanı değilmiş.

Tek bir kadının açıklamalarını idare etmeye çalışmak, senin 1 milyon Ermeni şaheserini açıklamaktan daha zor değil mi?

Sen o kadar ağır ağabey gibi takıl, arada “üç beş laf çak uzaktan” sonra kadının biri gelsin “nasıl tanıştınız” sorusuna “Orhan’la işler hızlı gelişti. O çok yalnızdı, patlamayı bekleyen volkan gibi...” cevabını versin.

Sizin cemaatte bu tabirin anlamı nedir bilmiyorum ama biz Türkler bunu duyunca aklımıza “düz bir duvar” gelir.

Tabii aynı anda iki kadını idare ettiğin ile ilgili iddialara girmeyeceğim bile.

Kadın senin karizmanı topun ucuna koymuş, nereye bulursa fırlatıyor.

Yanlış anlama sakın, ona hak verdiğimden değil.

İki insan arasındaki özde ya da sözde ilişkinin bu kadar uluorta konuşulması en basitinden saygısızlıktır bence…

Ama bazen insanların “gerçek ile doğru, ikrar ile inkar” arasındaki farkları algılaması için böyle topun ağzına gelmesi gerekiyor belki.

Ne de olsa “ağzı olan konuşuyor” değil mi?

Kendini anlatmak isteyip de karşıdakinin yok sayarak “taarruza geçtiği” durumları anlaman için bir göstergedir belki de bu sana.

İşte böyle bir anda bir kibrit çakılır bir yerde, Beyaz Kale’n tutuşuverir, Sessiz Ev’in yaygaraya boğulur.

Biz Türk halkı olarak aşinayız bu durumlara, ama senin için zor tabii.

Neyse üzme kendini, seninle de artık Masumiyet Müzesi’nde buluşuruz Orhan Kaptaaaaan…

Türkan Şanverdi Avcı

27 Ocak 2012