Dün, oğlum bizim sitedeki bir arkadaşına gitmek istedi. Her zaman oluğu gibi onu kapıdan gönderdim ve çıkışına bakmak üzere balkona çıktım.

Ama bir türlü çıkmadı apartman kapısından, yine bir şey söylemek üzere geri geldi diye düşünerek kapıya gittim, seslendim “ne oldu” diye.

Ses yok…

“Yiğit Fuat” diyorum, sesim tek başına yankılanıyor apartmanda.

O anda elim ayağım titremeye başladı, nefesim kesildi.

“Merdivenlerden düştü mü, bana seslenemiyor mu yoksa asansöre bindi de başına bir şey mi geldi?” gibi basit sorulardan en kötü senaryolara kadar aklıma binlerce korku üşüştü.

Deli gibi apartmanın içinde koşturuyorum, tanıdığımız komşuların kapılarını çalıyorum ve bir yandan da hüngür hüngür ağlıyorum.

Toplasınız 7 dakika sürdü bu panik hali, sonra bahçeden seslendi bana.

Nasıl çıktı, ben nasıl görmedim hala bilmiyorum.

Umurumda da değil zaten, onu buldum ya, isterse uçarak çıkmış olsun…

Kapıdan çıkması, onu aramam, delirmem, tekrar bulmam, sakinleşmem safhaları 10 dakikaya sığar ancak.

Ama belki bir 10 yıl gibi geldi bana.

O yüzden hep diyorum “annelik akılla yapılacak iş değil” diye.

Birini kendi canından çok sevmek, üzerine titremek, emek vermek, yürek vermek demek; annelik…

Ve siz, evladını yitiren anaları görmezden gelenler…

Bilirkişiler, yöneticiler, muhalefet edenler, yazarlar, düşünürler…

Hepiniz…

Bir 10 dakika oturup düşünün, gözünüzden sakındığınız evladınızın bir karanlık köşede vahşice, acımasızca öldürüldüğünü.

Bebekliğinde, çocukluğunda olduğu gibi onu koruyamadığınızı…

Artık kapıdan hiç giremeyecek, hiç “offf anne” diye söylenemeyecek, dünyanın en şahane sarılmasını size hiç yaşatamayacak olduğunu…

Fotoğraflarına bakarak gülümsemesini hafızanıza kazıyacak, kokusunun hasretiyle üzerinden çıkan giysilere sarılıp yatacak olduğunuzu…

Ve üzerine sorumluluk almak, utanmak, af dilemek yerine hala daha evladınıza suç bulunmaya çalışıldığını.

Sadece 10 dakika…

Bırakın her şeyi, kapatın gözünüzü ve bu acıyı hissetmeye çalışın.

Anne ya da baba olmak dışındaki tüm kimliklerinizi bir kenara koyarak düşünün.

Evlat dışındaki tüm önceliklerinizi unutarak…

Elinizi kalbinize koyup yalnızca vicdanınızı dinleyin, çok değil sadece 10 dakika…

Ne hissedersiniz?

Ondan sonra bakın o ana babaların yüzüne ve söyleyin ne söyleyecekseniz.

Yoksa susun da acılarını bari huzur içinde yaşasınlar…